24 Eylül 2020 Perşembe

DÜNYANIN UYANIŞI II/ ŞENGÜL BOYBAŞ

ARKA KAPAK

Bereketli topraklardan yayılan enerji nihayet sahibini buldu. Yeniden doğuşuyla beden ve zihninin sınırlarını en baştan keşfeden Atiye başkalarının göremediklerini gören, duyamadıklarını duyan, mucizeler yaratandı artık. Çünkü Göbeklitepe ona bir hediye verdi. Büyük bir sorumluluğu vardı. Dünyayı bekleyen karanlığı durdurmak, insanlığı felaketten kurtarmak için sayılı günleri kalmıştı. Ama zamandan dışarı adım atmanın yolu yoktu. Zaman her şeyi kaplayan, üretken bir rahim gibiydi. Ve her uyanış bir bellek kaybına gebeydi.

Geçmişin, geleceğin ve Boyut Kapılarının anahtarı Atiye’nin ellerinde filizleniyordu. Atiye biliyordu, yaşam seçimlerden ibaretti. Peki, her seçim başka bir olasılıkta başka bir yaşam ihtimalini yaratıyorsa?


ALINTI

"Hayat değildi acımasız olan, insanlardı."

"Ölüm gerçeğe uyanmaktır ve en önemlisi gerçeğe ulaşmak için son duraktır."

"Bağışlayıcı olmak insanı derinleştirir, affetmeye çalışmak senin içindeki iyiliği güçlendirir, üzerindeki yükü alır. Affedemeyen kişi sevemez.."

"Çürümüş dünyanın tek ilacı, başkalarını anlayabilmek ve dünyayı başkalarının gözünden görebilmek olmalı."

"İnsan, birçok yönüyle unutulmuş bir geçmişi kurtarmak ister. Her uyanış, bellek kaybına gebedir."




YORUM

Atiye'nin serüveni hız kesmeden devam ediyor. Atiye önemli kararlar almak zorundadır. Milyonlarca insanın kaderi bu kararlar doğrultusunda şekillenecektir. Bu kararları alırken insani yönünü kaybedip tamamen Kahin kimliğinde mi ilerleyecek yoksa insanlığı kurtarabilmek için insan kimliğini koruyacak mı?

 Başarılı bir devam kitabı okudum. Heyecanı hiç kesmeden ve kopukluk yaşamadan bitirdiğim bir eser oldu. Kalemini sevdiğimi birinci kitapta belirtmiştim zaten. Sevmesem devam kitabını okumazdım açıkçası. 

Dünyanın Uyanışı hakkında az çok herkes bilgi sahibi, Atiye dizisi sayesinde. Diziyi bir türlü ısınamadığım için kitapla ne kadar bağlantılı olduğu hakkında bir fikrim yok. O yüzden o konu hakkında yorum yapmayacağım. İlerde izlersem güncellerim.

Hayatımız seçimlerimizden ibaret gerçekten. Bu seçimleri yaptığımız an farkına varamıyoruz. Bu farkındalığı geriye dönüp baktığımız da net bir şekilde görebiliriz ama önemli olan her türlü seçimin, kararın arkasında durabilmek iyi veya kötü. 

Çok fazla konudan uzaklaşmayayım :) Her bir noktasında ayrı bir gizeme tanık olduğumuz bu eser keyifli olduğu kadar tarih kısmı da oldukça bilgilendiriciydi. Kurgu gibi gözükse de çok fazla gerçeklerden uzaklaştığını düşünmeyin.

 Detaylar hep saklı gözükenlerdir.

Kafanızda ki düşüncelerin her sonucu görebildiğimiz, boyutlar arası geçiş yapabildiğimizi düşünsenize..

Umarım Atiye ile birlikte çıktığınız bu yolculukta keyif alarak ilerlersiniz.


11 Eylül 2020 Cuma

EPİDEMİK EROS PAŞA GÖNÜL İSYANI/ Nisa Yıldırım

ARKA KAPAK

“Kadınların sessizlikleri ortak bir sırrı paylaştıklarına yorulsa da aslında kendiliğinden gerçekleşmeye başlayan bu şey, adı her neyse, bir tek onları endişelendirmiyordu.”

Sıradan yaşantıları barındıran kendi halinde bir ilçeydi Benekli. Henüz bilmiyordu çatıların neler örttüğünü, oysa her çatının altında ayrı kaderleri, aynı kederleriyle yaşıyordu kadınlar. Bundan henüz, onların da haberi yoktu. Ta ki o programa denk gelene kadar… Televizyonda o program yayınlandığından beri ilçede beklenmedik şeyler oluyor, gecenin bir vakti her şeyi geride bırakıp yürüyen onlarca kadın ağaçlı tepede toplanıyor, belki de bir arada olmanın güvenini hissediyor, hiçbir şey demeden ilçeyi seyrediyordu. Bunun karşılığında aldıkları yanıt ise oldukça netti: BURADA TOPLANMAK YASAKTIR!

Yuvayı yapan dişi kuşlar renklilerle beyazları ayırmaktan, soğanı pembeleştirmekten, etrafı şöyle bir süpürmekten, domatesin tazesini fasulyenin iyisini seçmekten ıskalamışlardı belki de yaşamayı. Ama şimdi tam vaktiydi. Paşa gönülleri ne isterse onu yapacaklardı! Biraz da kirliler bekleyecekti sepette, yıllardır eteklerinde biriktirdikleri taşları dökmenin zamanı gelmişti! Tabii kadınların bu ayaklanması toplumda bir miktar karmaşaya neden olacaktı. Ortalık biraz dağılmıştı ama bunu da en iyi onlar bilirdi: Dağıtılmadan toplanmazdı. Nisa Yıldırım’ın, mizah ve mücadeleyle yoğurduğu ilk romanı Epidemik Eros birtakım taşları yerinden oynatmaya geliyor!


 ALINTI

"Kadınların sessizlikleri ortak bir sırrı paylaştıklarına yorulsa da aslında kendiliğinden gerçekleşmeye başlayan bu şey, adı her neyse, bir tek onları endişelendirmiyordu."

"Bu kadınlar böyle sıra dışı bir işe kalkıştıklarına göre gerçekten yardıma ihtiyaçları var demektir. Hiçbirinin heyecan aradığını sanmıyorum ama bu şartlarda gerçeği öğrenmek mümkün değil."

"Bilinmesi gereken en önemli şey bu kızların tamamının kocasından şiddet gördüğü."


 YORUM

"Bu kadınlar böyle sıra dışı bir işe kalkıştıklarına göre gerçekten yardıma ihtiyaçları var demektir. Hiçbirinin heyecan aradığını sanmıyorum ama bu şartlarda gerçeği öğrenmek mümkün değil."

Kadına olan şiddeti bu sefer farklı bir kalemle okuyoruz. Farklı yapan ne derseniz öncelikle kurgusu göze çarpıyor.  Okurları, sessizliğin içindeki sesleri duyurabilmek için mizahı yönden ele alarak bizleri mücadeleye ortak ediyor.

Benekli halkı normal bir güne başladığını düşünürken gece akıl almaz bir olay yaşanacaktır. Sadece kadınların endişeli olmadığı, umursamadığı 'paşa gönülleri nasıl istediyse' öyle hareket edeceklerdir. Sadece Benekli halkında yaşanılmayan, ülkenin her bir noktasında yaşanılan bu olayı nasıl açıklayacaklar?

Bu hikayeye ortak olun ve sizde açıklayın.

Tv programlarında ki gerçeği o kadar güzel anlatmış ki yazar. Kadınları ilgilendiren konularda asla kadınlara söz hakkı verilmediği, ben her şeyi biliyorumcuların konuları istediği şekilde ele alıp, ortalığı karıştırdıklarını televizyonu beş dakika açıp malum kanalları izlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten. 

Ben, sen, o  anlıyoruz madem neden hala bu durumlar yaşanıyor? Bu kadar yanlışı neden doğrulatamıyoruz?

Sadece televizyon kanalları olarak düşünülmesin günümüzde yaşadığımız her alandaki eşitsizliği çok güzel bir şekilde kaleme almış.  

M.S. 2020: Dünya kadınlar için güvenli hale gelmiş değil. Her kitap, her film tarihe düşülen bir not. /Nisa Yıldırım