30 Mayıs 2020 Cumartesi

1984/ George Orwell

ALINTI


"İnsan, ardında tek bir adsız sözcük bile bırakamadıktan sonra, geleceğe nasıl seslenebilirdi?"
*
"Geçmişi yalnızca değiştirmekle kalmamış, resmen tok edilmiş, diye geçirdi aklından. İnsan, kendi belleği dışında hiçbir kayıt olmayınca en belirgin gerçeği bile nasıl kanıtlayabilirdi ki?"
*
"Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar."
*
"..canavarca bir dünyada kaybolmuş gibiydi, ama canavar olan kendisiydi sanki."
*
"B-B!.. B-B! ezgisi öteden beri yüreğine korku salardı. Hiç kuşkusuz, her seferinde herkesle birlikte o da söylerdi; söylememek söz konusu bile değildi. Duygularını gizlemek, aklından geçenlerin yüzüne yansımasını önlemek, herkes ne yapıyorsa onu yapmak, içgüdüsel bir tepkiydi."



ARKA KAPAK

 Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkileyecek, güncelliğini hiç yitirmeyecekti.





YORUM

"SAVAŞ BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
CAHİLLİK GÜÇTÜR."

Bir makineye dönüştürüldüğünüzü, her daim izlenildiğinizi, düşüncelerinizin  bile kontrol altına tutulmaya çalışıldığı bir iktidarlık'ta yaşam savaşı verdiğinizi düşünün.

Winston'ın aydınlanması günce tutmasıyla başlamıştır. İçinde verdiği sorgulama savaşını daha fazla içinde tutamamaktır ve birisiyle konuşamayacağı için kendi kendine cevaplar aramaya başlar.
Unutmayın insan kendi varlığını, evrenin varlığını sorgulamaya başlamazsa hiçbir g

Yönetimde tek bir güç bulunmakta,Parti denilmektedir. Parti, ülkede her şeye hakimdir. Her bir vatandaşını her an takip etmektedir.  Tele-ekran aygıtı ile her an her dakika izlenip, dinleniyorsunuz. Mimikleriniz de ki en küçük değişiklik bile bir suç olabilir.
"BÜYÜK BİRADERİN GÖZÜ SENDE" sloganı ile bu durumu net bir şekilde özetlemektedir; Partiden kaçamazsın. Büyük Birader ise Partinin yüzüdür. Kendisini fotoğrafla dışında gören kimse yok. Ancak herkes onun varlığını, özellikle de gözlerini her an üzerlerinde hissetmektedir. Ona karşı sevgi, sonsuz itaat  kaçınılmaz bir duygu olarak hepsinin kalbine yerleştirilmektedir. 
Her insan varlığının Parti'ye, Partinin varlığının da Büyük Biradere bağlı olduğunu bilerek yaşamalıdır. Onun her emrine mutlaka uymalı, düşünmek, sorgulamak ve tereddüt etmek kesinlikle yasaktır.

"Geçmiş, günü gününe, neredeyse dakikası dakikasına güncelleniyordu. Böylelikle, Parti'nin tüm öngörülerinin ne kadar doğru olduğu belgeleriyle kanıtlanmış oluyor; günün gereksinimleriyle çelişen tüm haber ve görüşler kayıtlardan siliniyordu."

Bu alıntı ile geçmişi bile ele geçirdiklerini, her şeyi ellerinin altında olduğunun kısa bir özeti. 
Okurken tüylerinizin ürperdiği bir eser. Benim ikinci okumam olduğu halde etkilenmekten kendimi alamadığım bir eser. 
Kesinlikle herkesin en azından bir kere okumasını istediğim, tavsiye edeceğim bir eser.


25 Mayıs 2020 Pazartesi

ÖRÜMCEK AĞINDAKİ KIZ/ Stieg Larsson (Millennium IV)

ALINTI


“Hep yanlış insanlar vicdan azabı çekiyor, acılara neden olanların vicdanları yok. İyi şeyler için savaşanlar vicdan azabıyla kıvranıyorlar.”
*
"Halkı gözetleyenler, en sonunda halk tarafından gözetlenirler. Demokrasinin en temel mantığı bu."
*
"Yasalar karşısında eşitiz, eğer eşit ödeme yaparsak."
*
"Gerçek genellikle gerçek dışıdır."



ARKA KAPAK

Lisbeth Salander, Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi NSA'in ağını hacklemiş ve çok önemli bazı bilgiler edinmiştir. Ejderha dövmeli kızın adaletsizliğe karşı duyduğu öfke hiç sönmeyecek bir alev gibidir, özellikle de o ateşi daha da harlayacak birtakım devlet sırlarını ele geçirdikten sonra.

Mikael Blomkvist, gecenin bir yarısı yapay zekâ konusunda uzman Profesör Balder'den gizemli bir telefon alır. Millennium'u içine düştüğü zor durumdan kurtaracak bir haberin kokusunu alan Mikael, profesörle görüşmeye gittiğinde örümceklerle dolu bir ağın içine düştüğünü fark eder. Ve işte böylece yıllar sonra Lisbeth'le yolları yeniden kesişir.

Korumak için öldürmeye hazır biri…
Gerçeklerin birbirine dolandığı bir ağ…
Ve avının peşini asla bırakmayacak bir örümcek.


YORUM

Herkesin kafasını kurcalayan bir soru;  serinin devamını nasıl yazmış? Açıkçası benim en büyük korkularımdan biriydi bu konu. Hatta üçüncü kitabı için serinin son kitabı diye yorumlamıştım :) 
Tabi ki bariz farklılıklar var ama gerçekten seriye nasıl başladıysanız öyle akıcılıkta devam ediyor.  Üslup konusuna gelecek olursam okurken beni rahatsız etmedi hatta nerede yarım kaldığını anlayamadım, David Lagercrantz gerçekten başarılı bir şekilde devamını yazabilmiş. 
Hatta devamını getirmekle kalmayıp seriye yeni bir kitap bile eklemiş. Evet seriye çok geriden geliyorum ama bu kadar güzel bir seriyi çabucak elimden kaçırmak istemedim. 

Maceramız aslında kaldığı yerden devam ediyor. Lisbeth'in rahat dıracağını düşünmek tam bir skandal olurdu. Geçmiş geçmişte kalmıyor Lisbeth için. Bence kalmamaya da devam etmeli. Geçmişin peşini bırakmamaya devam ederken yolları yine Blomkvist ile keşişti. 
Yapay zeka konusunda uzman prof. Frans Balder'in geliştirdiği programı çalmak isteyen birçok insanın varlığı bir yana aile problemleri de peşini bırakmamakta. Özel bir çocuğa sahip olan Balder, oğluyla ilgilenmeye karar verir ve oğlunun Savant sendromu hastalığının olduğunu keşfederek üzerine düşmektedir.
 Balder bir şeyleri düzeltmeye karar vermekle kalmayıp harekete geçer.Başından geçen olayları medyaya yansıtmak, doğruları insanlara duyurmak için Blomkvsit  ile görüşme ayarlar.
 Kader her zaman istediğimiz gibi işlemez. Balder'in ölümü ile her şey daha da karmaşık hale gelir. 
Peki Lisbeth ve Blomkvsit nasıl bir araya gelmekte?

Aksiyonu diğer kitaplardan farksız, soluksuz bir kitap okuyorsunuz. Lisbeth hakkında yeni bilgiler, kardeşi ile arasında ki problemi, daha bir çok özel şeyler.. 

Beni oldukça tatmin eden bir kitap oldu umarım sizinde öyle olur.

Seriye başlamayanlar kesinlikle başlamalı.


ARI KOVANINA ÇOMAK SOKAN KIZ/ Stieg Larsson (Millennium III)

ALINTI

"İnsan hep gençmiş gibi dolaşıp hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarken,birden yolun sonuna geliyor....."
*
"Casusların casusu kim olacak, gözetleyenleri kim gözetleyecekti?"
*
"Sonsuz bir zamanın içinde, bir şeyleri yayınlamak için doğru tek bir an vardır."
*

"Boşluğa kurduğu denklem dağıldı. Sanki fiziksel bir biçimleri varmış gibi, yere düşen rakam ve işaretlerin seslerini duydu."



YORUM


Serinin son kitabında, Salender'ın hukuk mücadelesini, ikinci kitapta akılda kalan soru işaretlerinin cevaplarına ulaşıyoruz. 
Bir yandan İsveç polis ve istihbarat teşkilatının içerisindeki kimi gizli, kimiyse açık açık yapılan suçların nasıl ağ inceliğiyle örülüp daha sonra o örülen ağın nasıl kafalarına dolandığının çok güzel bir kalemle olaylara şahit oluyoruz.

Yazar her kitabında daha fazla mükemmelleştiriyor. Seri kitaplar biraz sıkıntılıdır, ya orta kitap durağanlaşır yada son kitapta kalemi tökezler. Ama Millennium serisi dört dörtlük, hatta geriye dönüp baktığınızda kalemin geliştiğini fark ediyorsunuz.

Karakter fazlalığı da bazı yorucu bir hal alıyor. Karakterler konusunda yan karakter bile demeyeceğimiz  kişiler hakkında uzun bir anlatış yapması zaman zaman sıkıntı yaratıyor.

Bir başka konumuz iyi karakterlerin çok iyi, çok zeki, hatasız olmasına karşın tüm kötü karakterlerin karşı tarafa göre amatör hareket etmesi.  Eh kurgu deyip geçebiliriz tabi ki ama bu kitapta biraz fazla göze batıyordu. Yazar bu konuya biraz daha iyi kaleme alabilirdi. 
Bu konular belki okurken dikkatinizi bile çekmeyecektir, eğer takıntılı değilseniz😂
Lisbeth Salander 'in davranışları, sergilediği tutum,kendine güveni, özgürlüğü, saygısı her şeyiyle harikaydı. 

Ben seriyi aralıklarla okudum. Arka arkaya okusaydım  efsane bir seriden hemen ayrılmak zorunda kalacaktım. Elinizin altında akıcı, sürükleyici bir serinin bulunması kadar güzel bir şey olamaz.
*
Çok daha fazla uzatmadan yorumu burada bitiriyorum. Dördüncü kitabını ne zaman gözüm keserde okurum emin değilim, bir yandan merak ediyorum nasıl devam ettirdiklerine bir yandan bu kadar güzel kurguyu heba ettilerse hayal kırıklığı da yaşamak istemiyorum. Eh okumadan da bilemeyeceğim. 





ATEŞLE OYNAYAN KIZ/ Stieg Larsson (Millennium II )

ALINTI

''İnsanlar belgelerden ibaret değildir.''
*
''Her insanın içinde bir katil yattığına inanırım. Çaresiz kalan, nefret eden ya da kendini savunmak zorunda kalan herkes birini öldürebilir.''
*
"Lisbeth'le asla kavgaya girişme. Onun dünyaya karşı tepkisi şu: Eğer biri ona silah çekerse o daha büyük bir silah bulur."
*
"Sevgili Devlet... Eğer bir gün karşıma çıkarsan, seninle konuşacaklarım var."
*
"İşte bunu anlayamıyorum" dedi. "Bir insanın nasıl hem bu kadar yetenekli, hem de sosyal açıdan bir o kadar özürlü olur.''


YORUM

Serinin ikinci kitabının konusu tam olarak istediğim bir konuydu. Çünkü ilk kitapta Lisbeth 'in hikayesini aşırı merak ediyordum bu kitapta aradığımı tam olarak buldum diyebilirim.
Vanger olaylarından sonra Lisbeth tatile çıkmıştır. Bir yıl sonra tekrardan İsveç'e dönen Lisbeth Mikeal'ın bilgisayarında ilgisini çeken bir hikayenin peşine düşer. Peşine düştüğü hikayenin sonunda ummadığı bir sonuca ulaşacaktır. Bakalım neler olacak?

Kesinlikle okumanız gereken bir seri. Yazarın kalemine ve zekasına hayran olmamak imkansız.

İlk kitaptaki sürükleyiciliğin on katı kadar sürükleyici olduğuna kesinlikle temin ederim.

Bu kitapta bir çok sorumun cevapları aldım, eminim sizde alacaksınız. Bu demek oluyor ki ikinci kitapta sorular oluşmadı tabi ki oldu.Özellikle o son bölüm neydi öyle 🤷‍♀️ Seri bitimine kadar aklımda bir çok soru oluşacağı ortada. Birçok efsane denilebilecek bölüm vardı ama galiba favorim son bölüm.
Kitapta Lisbeth'in hayatının yanı sıra kadın ticaretini konu alan bir makale, araştırmaları da okuyoruz ve yazar usta bir şekilde ele aldığı ortada. Seride fark etmemek imkansız okuduğum her iki kitapta da kadınlara yapılan, gösterilen davranışlara değinilmekte ki tahminim diğer kitaplarında da yer vermiştir. 
Açıkçası polisiye,macera bir roman arıyorsanız aramayı bırakın derim bu kitap aradığınız bir kitap. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.

Ah bunu söylemeden geçemeyeceğim Lisbeth senden asla şüphe duymadım.



EJDERHA DÖVMELİ KIZ/ Stieg Larsson (Millennium I)

ALINTI


"İnsanların benim hayatıma burnunu sokmasından hoşlanmam.”

*
''Şimdi benim sorum şu, bu hayatta en kötü olan ne?''

*
''Yılların bana öğrettiği bir şey var; kaybedeceğin kesinken asla savaşa girme. Ama seni aşağılamış olan hiç kimseyi de affetme. Zamana bırak ve güçlü olduğun zaman saldır.''
*
''On yaşımdan beri kendimi ben çekip çeviriyorum, seni pislik!''
*
“Dolambaçlı yollardan gitmene gerek yok. Sen benden ne istediğini söyle ben de, yapıp yapamayacağıma karar vereyim, bu kadar basit.”
*
“Herkesin sırları vardır,önemli olan bunların ne olduğunu ortaya çıkarmaktır.”




YORUM

Öncelikle kitap hakkında ilk söyleyeceğim şey kesinlikle övgüyü hak eden bir eser.

Tek sıkıntısı yazarın  yüz küsür sayfayı uzatmasıydı. Eğer daha kısa bir şekilde yazsaydı o sayfalar daha çekilebilir hale gelebilirdi. Eh ondan sonrada elinizden bırakamıyorsunuz orası ayrı mesele.
*
Kesinlikle ara vermeden okuyabilseydim eğer hemen bitecek bir kitap, lakin ne gözler izin veriyor ne de mideniz. O tüm 'elinizden asla bırakamayacaksınız' yorumları ilk başta çok abartı bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim ama okuduktan sonra övgünün az kaldığını inanıyorum.
*
Öncelikle dediğim gibi ilk sayfalar biraz sıkıcı, hatta bırakma düşüncesi ile okunmasına rağmen sonradan öyle bir açılıyor ki tutabilene aşk olsun.

Konusundan kısaca bahsetmek istersem olayımız şöyle başlıyor;  İsveç'te köklü ve geçmişi sırlarla dolu dev şirket olan Vanger ailesinin hikayesi. 
*
Henric Vanger , 40 yıl önce kaybolan yeğeni Harriet'in ani kaybolması ve cinayete kurban gitmesinden işkillenerek aramalarından asla vazgeçmemiştir.Yakın bir dönemde başına talihsiz bir olay yaşayan gazeteci Mikael Blomkvist ile iletişime geçerek yeğeni Harriet'in olayını çözmesi için kiralar. Blomksvist ' sırları çözebilecek mi? Okumadan bilemeyiz.
Ah Slender karakterine hayran olmamak elde değil kesinlikle. Onun sırları çok merak ediyorum.

Kesinlikle tavsiye ettiğim bir kitap devam kitaplarında hangi olaylar bekliyor acaba?

9 Mayıs 2020 Cumartesi

GÖR BENİ/ Azra Kohen

ALINTI

"Yanlışları değiştirmek istiyorsan topa tüfeğe gerek yok, en büyük silah ilimdir, en iyi yöntemse eğitim. Çok şükür ki insan öğrenen bir varlık."

"İnsanın kavgası kiminle olursa olsun, derdi kendiyle değil miydi?"

"Dünyada ki sistem aslında çok basit arkadaşlar, teknolojiyi geliştirenler, yaşam için gelişmiş sistemler kurabilenler, insanlığın nasıl şekilleneceğine de karar verirler. Ya lokomotif olursun ya da vagon!"

"Ancak dikkatten kaçabildiğin kadar ıssızdın ve istediğin zaman ıssız olabildiğin kadar da özgür. Issızlıktı insanı kendine getiren."

"..İşte bu her şeyi genelleştirme çabası, tarihteki en büyük problemdir."


ARKA KAPAK

Bedenimin içindeki canı gör, sadece etimi değil.
Gözlerimin içindeki hayatı gör, sadece bakışımı değil.
Hissettiklerimi gör, sadece tepkilerimi değil.
Beni gör.

Derinliğimden boğulmadan,
Sorularımda kaybolmadan,
Korkularında yok olmadan,
Gör beni.

Bir fısıltıya koydum kendimi.
Kalbine soruyorum yerimi:
Başarabilir misin beni görmeyi?
Cesaretin yeter mi?
Topla cesaretini ve gör beni.

Birileri bizden fırtına bekliyor, onlara Gökkuşağı vermeye hazır mısınız?



YORUM

Yine dolu dolu bir eser okudum. Diğer eserleri gibi her alanda bilgilere boğan bir eser ortaya çıkarmış. Dinler tarihi, insanlık tarihi, sosyoloji gibi daha birçok konuya değinilmiş.

Yazar kendi çizgisinden çıkmadığını, diğer eserlerinde nasıl kaleme aldıysa öyle devam etmiş. Sonuçta bu çizgisi olmasaydı bu kadar severek okumazdım değil mi? 
 Azra Kohen deyince aklıma; her biri ayrı özenle yazılmış birden fazla karakterin hikayelerine ortak olmak, her alanda bize bilgiler sunması, verdiği müzik önerileri ve araştırma konusu önermesi geliyor. Peki bunlar dışında sizin aklınıza yazarın hangi özelliği geliyor?

Bu eserde peki hangi zamandayız? Cumhuriyetin yeni yeni kabullenildiği zamanlardayız. Değişimi kabullenmek hem zordur hem kolaydır. Ona nasıl yaklaştığınızdır önemli olan. 

Cumhuriyet'in inkılapları ile aydınlıkta olan genç kadınlar ile şanlı tarihlerini yeniden yazmak ve ihtişamlı devletlerini yeniden ayağa kaldırmak isteyen genç adamlar. Bu iki zıt görüşler birbirleri ile bir araya gelerek orta yolu nasıl bulduklarını, bazı şeylerin aslında sorularla, sabırla ne kadar  kabullenebileceğine ortak oluyoruz.

Her yenilik iyi ve kötü olabilir. İyi mi kötü mü olacağını siz deneyimleyerek öğrenebilirsiniz.

Selim ve Ülkü karakterlerinin bu kadar zıt olup aslında bir bütün olduğunu ne kadar anlatmak istesem de galiba okumadan anlayamazsınız.
İlmiye ve Orhan bence diğer karakterlerden daha güçlülerdi.

Fred ve Ali karakterlerinin olduğu bölümü iple çektiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Ali'nin soruları, Fred 'in başlangıç noktaları okurken en zevk aldığım bölümlerdendi.

Çok fazla uzatmak istemiyorum. Yazarın kalemini, üslubunu seviyorsanız bu eserini kaçırmayın. Eğer daha önce eserleri ile tanışmadıysanız başlangıç olarak güzel bir eser olabilir. Ama ben her zaman favorim olacak Aeden kitabını da öneriyorum.


5 Mayıs 2020 Salı

İRİ GÖZLÜ KADINLAR/ Angeles Mastretta

ALINTI

"Ziyankârlıktan hiç hoşlanmam, hele de söz konusu duygularsa."

"İnsanlara bir başkasının mutluluğuna tanık olmak zor gelir."

"Magdalena gerçekten güzeldi. Güzel olmak için sabah kalkmaktan, akşam yatmaktan fazlasını yapmayan kadınlardandı."


"Hayır, kızım," dedi Cecilia Teyze. Ardından "Kötü bir dost yalnızlıktan iyidir," demek istedi, ama sadece düşünmekle yetindi.





ARKA KAPAK

Yaşamlarının farklı farklı dönemlerindeki duygu dünyalarına, arzularına, hayal kırıklıklarına, mücadelelerine, zaferlerine, yenilgilerine ve hiç dinmeyen heyecanlarına tanık olduğumuz, tuhaf huylara sahip gizemli “teyzeler”in öyküleri anlatılıyor bu kitapta… 
Meksika edebiyatının duru sesi Ángeles Mastretta, kısacık anlatılar vasıtasıyla kadınların en gizli, en mahrem arzularını gözler önüne seriyor. Kadınların yaşamlarındaki nüansları ele alarak ve her zaman olduğu gibi, tüm kahramanlarını tarihi olayların bağlamına oturtarak, Meksika'nın geniş bir portresini çıkarıyor karşımıza. 
Mastretta kadınların yaşamlarına yön vermeyi hâlâ sürdüren Eski Dünya gelenekleri ve erkek egemen bir toplum üzerine, büyük bir duyarlık ve yalınlıkla yazıyor. 
Anlattığı öykülerin güzelliği de tam olarak işte buradan kaynaklanıyor. Bu kadınların sadece iri gözleri yok, ruhları ve yürekleri de dokunaklı bir yaşamı saklıyor derinlerinde.


YORUM

İlk kez Meksika edebiyatından bir eser okudum ve oldukça ilginç bir tecrübe oldu.

İri gözlü kadınlar eserinde birçok kadının hayata karşı duruşlarına ortak oluyoruz. Her biri farklı öykü farklı kadınlar olsa da her birinin ortak bir yönü var, kendilerini ezdirmeyen, kendileri için çabalıyorlar.

 Toplam otuz yedi öyküyü barındıran bu eser kimi hikayeleri uzun tasvirler de bulunarak kimi öykülerde ise kısa, nokta atışı yaparak o ince ruhu yakalamayı başarmış.

Sıkmadan bence her öyküyü güzel bir şekilde ele almış. Üslubunu da sevdim diyebilirim.

Kültürlerini az çok anlayabildim tabi ki tek bir eserde belli olmaz ama bu eserin gerçekten çok şey kattığını inkar edemem.
İnanışlar ve sosyal ilişkiler üzerine oldukça çok durulmuştu. En çok sosyal ilişkiler kısmı beni hayrete düşürmüştü.

Farklı bir tat arayanlara kesinlikle tavsiye ederim.