24 Nisan 2020 Cuma

KAOS YÜRÜYÜŞÜ 3- İNSAN DENEN CANAVAR - Patrick Ness

ALINTI

"Bu gezegen bilgiden ibaret. Her an, durmaksızın devam eden bir bilgi akışından ibaret. Bilgi vermek istiyor, bilgi almak ve herkesle paylaşmak istiyor. "

"...Çünkü nefret ettikleriniz bile gittiğinde içinizde bir boşluk bırakırlar."

"Güzellik ve potansiyelle dolu bu yerde, aynı hataları tekrarlıyoruz. Cennetten bu kadar mı nefret ediyoruz ki her seferinde onu bir çöplüğe dönüştürmeden rahat edemiyoruz?"

"..gerçi savaşın hiçbir anlam ifade etmediği başından belliydi. Daha fazlanızı öldürmek istemiyorum demek için insanları öldürmeye devam ediyorsun."

"İnsan ideallerine göre yaşamaya çaba dahi göstermiyorsa, o vakit yaşadığı hayatın ne anlamı kalıyor ki?"

"Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın olduğu andır."


ARKA KAPAK

Karşısına çıkacak herkesi yok etmeye kararlı üç ordu Yeni Prentiss Kasabası’na doğru yol alıyordu. Tüm bu kaosun ortasında kapana kısılmış Todd ve Viola’nın ise barışı sağlayabilmek için korkunç seçimler yapmaları gerekiyordu ve her kararın, her sözün sonuçları herkesin kaderini belirleyecekti.

Tiranı mı teröristi mi dinleyeceklerdi? Sevdiklerini mi yoksa binlerce yabancıyı mı kurtaracaklardı? Pişmanlık iyileştirir miydi yoksa bu savaş çoktan mı kaybedilmişti?



YORUM

Bu seriye gerçekten böyle bir son yakışırdı. 
Aksiyon son gaz devam ediyor. 
İsminden de anlaşılacağı üzere savaşla ve yıkımla geçen bu kitapta aynı zamanda karakterlerin değişimini, ismen bildiğimiz Sparkların hikayesini öğrenmekle kalmıyor oldukça da yakın bir şekilde tanışıyoruz ve karakterlerin iç savaşlarını daha net bir şekilde ortak oluyoruz.
Seri bitti ama geriye dönüp bakınca o kadar karışık duygular yaşıyorum ki. Başlangıçta neler olduğunu, olaylara nasıl gireceğimi bulamamam.. 
Aslında seri ismini çok hak ediyor. Tam anlamıyla bir kaos hakim. Son kitabında da yazar kalemini net bir şekilde konuşturmasına rağmen aralarda özellikle bu 'spark' konuşmalarında bir kopukluk yarattı :) ama daha sonlarında olaylar açıklığa kavuşuyor bir şekilde.

Kalemi ve kurgusu hakkında düşüncelerim hala aynı. Nasıl bittiğini anlayamadığınız bir akıcılıkta okutuyor kendini. 

Todd ve Viola.. Bu iki karakter unutulmayacak karakterler arasında benim için yerini aldı. 
Gerçekten bu sonu hak ettiler mi emin değilim aslında ama yazar son kısımda açık kapı bırakarak bizim hayal gücümüze bırakmış sonu. 
Ben hala dünyamda bitirme aşamasındayım .. O kadar yolculuktan sonra sakin ve mutlu mu yaşamalı yoksa acıyla ve yıkımla devam mı etmeli? 

Seriyi kesinlikle tavsiye ediyorum. Emin olun çok güzel bir kurgu, karakterler sizi bekliyor.

Kitap ve sevgi ile kalın..

20 Nisan 2020 Pazartesi

KAOS YÜRÜYÜŞÜ -2 SORGU ve SIR - Patrick Ness

ALINTI

"Eğer günün birinde savaş görürsen, savaşın ancak yok edebildiğini de görürsün. Savaştan kimse kaçamaz. Kimse. Hayatta kalanlar bile. Başka zaman seni tiksindirecek şeyleri kabullenirsin, çünkü geçici bir süre için her şey anlamını yitirmiştir."


"Yaşamak bir savaştır. Yaşamı korumak, insanlığımızı kaybetmemenin baş şartıdır."

"..tanıdığın düşman tanımadığın dosttan iyidir."


"İnsanların sana söylediklerini öylece kabul edemezsin, onların yanlışlarına ortak olamazsın."

"Seni güçlü yapan da bu, Todd Hewitt. Uyuşmuşluğun ve bilginin hüküm sürdüğü bu dünyada, hissetmek, canım oğlum, ziyadesiyle kutlu bir özellik."


ARKA KAPAK

Kaos Yürüyüşü serisi, Sorgu ve Sır ile devam ediyor.

Todd ve Viola, umuda koştuklarını düşünürken kendilerini en büyük düşmanlarının yeni krallığında buldular. Zihinleriyle acımasızca alay eden Prentiss’in kurduğu oyunda Gürültü yeniden yükselirken, herkes tarafını seçmek zorundaydı. Fedakarlık, şüphe, ihanet ve inançla sarmalanmış bu savaşta herkesin kaybedecek çok şeyi vardı.

Ve sonra bir gün, bombalar patlamaya başladı…


YORUM

Birinci kitabın yorumunu hatırlıyorsanız ikinci kitabın yorumunda daha net yorumla gelmeyi planlamıştım ve evet artık her şey daha net. 

Todd ve Viola' nın maceraları hız kesmeden devam ediyor. Birinci kitaba göre her şey oturmaya başlıyor ama olaylar o kadar sırlarla dolu ki.. Reis karakterinin beynini, planlarını anlamak hala mümkün değil. Üstüne üstlük Reise yakışır bir rakip daha ekleniyor. Bayan Cole.. 
Şifacı olarak tanıtılmasının yanı sıra karakterin bilinmezlikleri de bir o kadar fazla. 

Todd ve Viola'ya gelirsek bu kitapta o kadar harika bir ikili olduklarını net bir şekilde görebiliyor, o bağı hissedebiliyorsunuz. Yazarın kalemini daha net okuyabildim bu kitabında.
Birinci kitaptaki gibi bir sonla bitirmiş yeniden ama olaylar çığırından çıktığı için daha fazla merak uyandırıcı bir sondu. Yavaş yavaş sona yaklaşmanın getirdiği heyecan ve merak da eklenince direk son kitaba başlıyorsunuz.

Birinci kitabın sonunda gerçekten bir merak oluştuysa içinizde seriye devam edin. Bu yorumu yazarken ben son kitaba başlamış bulunmaktayım. Ve söylemek istediğim bu seriyi gerçekten sevdim. Birinci kitapta oluşan düşünceler birbir yıkıldı. 
Beklentinizi yine de çok yüksek tutmayın çünkü seri hem sürükleyici hem değil. Olaya girmeniz, anlamanız çok önemli. Beklentinin yüksek olması çok etkiliyor. Naçizane bir tavsiye.

Son düzlükteyiz artık bir seriye daha veda ediyoruz. Hayal kırıklığı olmadan bitiyor😂 yani umarım..

Sevgi ve kitapla kalın..


15 Nisan 2020 Çarşamba

KAOS YÜRÜYÜŞÜ 1- UMUT BIÇAĞI - Patrick Ness

ALINTI

"Zaman, varlığını görmezden gelseniz dahi geçmeye devam ediyor."

"Gürültüde yalan söyleyebiliyorsunuz, herkes ne düşündüğünüzü bilir ama akılınızdakileri diğer şeylerin altına saklayabilir, göz önünden çekebilirsiniz, çaktırmadan düşünür ya da kendinizi gizlemek istediğiniz şeyin tam aksine inanmaya ikna edersiniz."

"Burası nasıl bir yer? diye soruyor. 'Hayvanlar neden konuşuyor? Neden ağzın hareket etmese de söylediklerini duyabiliyorum? Neden sesini senden dokuz milyon tane daha varmış ve hep bir ağızdan, üst üste konuşuyorlarmış gibi duyuyorum? .."

"..umudun insanı harekete geçiren, devam etme isteğiyle dolduran ama aynı zamanda tehlikeli, acı verici ve riksli bişey olduğunu düşünüyorum, dünyaya kafa tutuyoruz ve dünyanın kendisine kafa tutanların yolundan çekildiği nerde görülmüş ki?"


ARKA KAPAK

Prentiss diğer kasabalar gibi değildi. Herkes herkesin düşüncelerini devamlı bir Gürültü şeklinde duyabiliyordu. Özel hayat yoktu. Sırlar yoktu.

Bir gün Todd Hewitt, erkekliğe adım atacağı doğum gününden bir ay önce bir sessizlik buldu. Bu imkansızdı. Ve şimdi kaçmaya başlaması gerekecekti…




YORUM

İlk başlarda ben ne okuyorum demiştim hatta beklentimi düşüren bir kitaptı. Durum hiçte iç açıcı durmuyordu ama yazar ortalardan sonlara doğru durumu oldukça olumlu bir şekilde toparladığını söyleyebilirim.
Galiba olayı tam kavrayamadığım için kitap hakkında olumsuz düşüncelere kapıldım. 
Olayı, kurguyu tam anlamıyla anlamak gereken bir eser. Eğer olay sizi içine çekmiyorsa istediğiniz keyfi vermiyor. 
Aslında bu diğer eserler için de geçerli lakin bu eserde anlatamadığım, anlamlandıramadığım bir durum var 😅 ve kitap bitiminde bunu anladım. Kitabın konusunu bir türlü anlatamıyorum😂 Ama şimdi toparlayabildiğim kadar toparlayacağım.
Çok çok zaman sonra eski ve yeni olarak ayrılan dünya var. Eski Dünya artık yaşanılacak gibi değil ve Yeni bir dünya, gezegen arayışına giriyorlar. Bir grup yerleşimci uygun bir yer buluyorlar. Bir kasaba. Prentiss kasabası.
Başlangıçta her şey umut dolu, güzel ve uygun gözüküyor lakin gezegende bir tuhaflık var. Erkekler ve hayvanların ne düşündüklerini duyabiliyor, düşüncelerini görebiliyorsunuz.

Prentiss Kasabası, erkeklerden oluşan ve oldukça gürültülü bir kasaba.Kasaba kurallarından (oldukça garip kurallar var)  13 yaşına giren her çocuk erkek oluyor. Kasabada erkek olmayan tek bir çocuk kaldı. Todd Hewitt ..
13 yaşına girmesine 29 gün kalmışken Todd günlük gezintilerinden, işinden birini yaparken ilginç bir durumla karşılaşıyor bir sessizlik, gürültünün sona erdiği bir delik. Bir kızla karşılaşıyor. Ve olaylar hiç ummadığı, doğru bildiği ne varsa bir yalan olduğunu öğrendiği uzun ve yorucu yolculuğu başlıyor..

Çok fazla içeriğine girmek istemiyorum sadece başlangıçtan giriş yapmak istedim. 
Kitap sürükleyici, yazarın kendine has bir kalemi olduğunu ve çevirmenin de buna uyduğunu söyleyebilirim. 
Açıkçası sonunda bu kadar heyecan içinde bitireceğini beklemiyordum. Ve sonu gerçekten başarılı bir şekilde bitirilmişti. 

Tavsiye konusuna gelecek olursam daha seri bitimine iki kitap var o yüzden hala emin değilim. İkinci kitap bitene kadar tavsiye konusuna girmek istemiyorum. 
Kitap heyecanlandırdı, sürükleyici ve yazarın kalemini de sevdim. Hatta kurgusu bile çok iyi düşünülmüş ama içimde hala anlamlandıramadığım bir boşluk var. O yüzden ikinci kitapta daha net bir yorumla görüşmek üzere..

Sevgi ve kitapla kalın..

12 Nisan 2020 Pazar

SAKIN GEÇ KALMA MUALLA/ Atakan Kelleci

ALINTI

"Yazmak, bildiğinden olur, gördüğünden, değdiğinden... Yazıyorum işte salıncak gibi bir tabureyle salınmayan hayalime."

"İnsan nasıl unutur Mualla?
Bir ölü neresini hatırlar aşkın?
Bir ölünün neresi unutulur?
İnsan nereden başlar unutmaya?"

"Aşk bir uydurmaysa, bunu ilk kim uydurmuştu?"

"Sonunda bu hayat denen şeyden tam bir şeyler anlayabildiğini hissettiğinde tekrar duvara çakılıyordu. Ağzının tadı yerine gelmeye başlamadan tekrar acıyordu."

"Erken gitmek, gelmemek gibidir Mualla. Sen gelmediğin için bilmiyorsun belki de. Bilmiyorum, diyorsun. Bilmeyince yeryüzü yerde kalmıyor Mualla, tabanları çatlıyor insanın."

"Benim bildiğim Mualla bana bunu yapmazdı, demek bilmediğim bir Mualla daha vardı, Mualla'mın benden ustaca, sinsice gizlediği başka bir Mualla."

ARKA KAPAK

En çoğul yerim Mualla,

İnsan başka hikâyeleri merak edince, öznelikten çıkınca, çatısı akınca, gençleşmiyor. Daha fazla gülmüyor, yaşam güzelleşmiyor. Merak ettiği o başka hikayede kalma telaşı kendi hikayesini öldürüyor. İnsan hızla katilleşiyor.

Bazen evet, ben de öfke nöbetleri geçiriyorum. Günde bir dilim ekmek yemekle başladığım yas tutma törenim uzuyor. Çünkü, senin olmadığın bir mutfak masası bana çok kederli geliyor.

Arada kahve içiyorum Mualla, şekerli hem de. Arada sana aldığım krakerlere bakıyorum, hepsi kabında. Tarihi geçti hepsinin. Elbette sana yenisini alamayacağım. Sen gelince aklıma, dursunlar istiyorum tezgahta. Onlar durdukça sen kapıyı açacakmışsın gibi oluyor. Bu ne aciz bir bekleyiş Mualla! Umut diye dört harfli bir kelimenin hissiyatı ne garip…

Halıya baktım bugün uzun uzun Mualla. Desenleri özenle seçtiğimiz yerlerine, rengine, şekline.. İçindeki kareleri birer birer saydım. Saydım da saydım. Ben saydım, saat ilerledi, sen gelmedin. Terliğinin sesi, çakmağının sesi, seslenişinin sesi hiç duyulmadı.

YORUM

"Muhsin aşkı biliyordu, Muhsin sadece Mualla'sını biliyordu."

Muhsin ve onun yirmi yıllık gitmeyen aşkına ortak oluyoruz. Bazen mektuplara bazen şiirlerle öyküsünü derinleştiren yazarımızı kalemini çok sevdim. Akıcı, bunaltmayan ve kurgusu oturmuş bir eser.

Eserin içeriğine çok girmeyeceğim. Okuduğunuz zaman iyi ki okumuşum dedirten bir eser olduğunu söylesem?

Muhsin'i bu kadar yaralayan, bu kadar yaşarken yaşatmayan birini sevmek.. Peki neden sonu böyle bitti? Açıkçası sonunu okuduğum zaman 'Ah be Muhsin' demekten kendimi alamadım. Ah be Muhsin..

Okurken duyguları bu kadar hissettiren kalemler çok nadir. Özellikle benim gibiler aşkı sadece kitaplarda inanan, seven birileri bu hikayeyi seveceğine eminim.

Çok uzatmadan yorumu burada bitiriyorum. 
Size tavsiye siz de Mualla gibi  siz de bu hikayeye geç kalmayın..

Sevgi ve kitapla kalın..

10 Nisan 2020 Cuma

SÜPERPOZE/ Bir Kuantum Romanı - David Walton

ALINTI

".. ama bir felaket beklemiyordum. Felaket beklenecek bir şey değil sanırım."

".. ne kadar incelenirse incelensin, kuantum fiziği herkesin aklını karıştırır. Çünkü mantığa meydan okur."

"Fizik tam bir sürpriz oldu. Basit ve güzel bir şeydi. Dünyayı güç, hareket ve hızdan oluşan net çizgilerle açıklıyordu."

"Süperpoze durumu böyle bir şey. Aynı anda birden fazla yerde ya da durumda olmak."

"Copernicus sayesinde dünyanın evrenin merkezi olduğu görüşünden vazgeçtik. Darwin insanın hayvanlardan üstün olduğu görüşünü çürüttü. Einstein hareket ve zamana bakışımızın bile mutlak olmadığını fark etmemizi sağladı."



ARKA KAPAK

Mutlu bir aile hayatına, güzel çocuklara sahipsiniz. 
Gece yarısı kapınıza dayanan eski bir arkadaşınız,size kuantum dünyanın kapılarını araladığından bahsediyor ve sabah ölü bulunuyor. 
Öldürüldüğü odada sizin parmak izleriniz, DNA'nız. Ayakkabınızda arkadaşınızın kanı.
Tek şüpheli sizsiniz.
Oysa siz, masum olduğunuza eminsiniz.
Emin misiniz?





YORUM

Yazarı aslında #süpersimetri kitabını görerek fark etmiştim sonrasında kitap hakkında yorumlara bakarken yazarın ilk kitabının bu olmadığını fark ettim ve böylelikle #süperpoze listeme otomatikman eklenmiş oldu.

Arka kapak yazısını okuyup bilim ve polisiyenin harmanlanmış halinin kısa bir özeti gibiydi. Ufacık bir tanıtım yazısı beni oldukça heyecanlandırmıştı. Önceden zaten yorumlara şöyle bir göz attığımda oldukça olumlu yorumlar görmüştüm. Daha fazla bekletmeye de gerek görmeden alıp okudum.

Konusuna çok kısa özetlersem eğer; Jacob Kelley , bilim insanı olarak özel bir kurumda çalışırken yaşadığı birkaç sıkıntıdan dolayı öğretmenlik yapmaya karar veriyor. Yıllar sonra kapısını çalan korkmuş ve heyecanlı bir şekilde uzun zamandır görüşmediği arkadaşı Brain'ı görüyor. Kapıyı açtığında hayatının değişeceğinin farkında ama bu kadar felaketle sonuçlanacağını Kelley tahmin edemiyordu. Arkadaşı Brain kuantum varlıklarıyla iletişime geçtiğini, onlarla tanıştığını anlatmaya başlar. Jacob şüphe ile yaklaşsa da mümkün olabileceği düşüncesini kafasından atamıyordu. Gerçekten kuantum varlıkları var mıydı? İletişime geçmek mümkün müydü? Evreni değiştirebilecek bu kadar önemli bir bilgiyi arkadaşı kısa sürede nasıl geliştirip bulmuştu? 

Sabah uyandığında arkadaşının öldüğünü, kendisinin suçlu bulunduğunu ve ailesinin tehlikede olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalır. 
 Jacob bilimi alt edebilecek mi? Ailesini kurtarabilecek mi? En önemlisi suçsuz olduğunu nasıl kanıtlayacak?

Yazarın anlatımına benzer bir anlatım okullarda verilseydi şuan yarısı bilim insanı olan bir toplumduk. Tamam biraz abartmış olabilirim ama birçok şekilde düşünülüp, okuyucu hem bilgilendirecek hem de eğlendirecek şekilde kaleme alındığını inkar edemem.
.
Kuantum anlaşılması imkansız değil lakin mantığa ters düşmekte ve bu kitap sizi sıkmadan, akıcı bir üslup ile kaleme alınmış. İçerisinde birçok terim var ama her terimin ardından açıklaması da bulunmakta. O yüzden ben anlayamam gibi düşünmenize gerek yok.

Sürükleyici (demek az kalır )bir bilim kurgu kitabının yanı sıra içerisinde polisiye, gerilim konusunda da sizi tatmin ediyor. 
Kalemini gerçekten sevdim. Fiziğe, bilime merakınız olsun olmasın seveceğiniz bu eseri okumanızı tavsiye ederim. Hem içeriğinde sadece bilim yok, polisiye severler de eminim bu kitabı sevecektir.

Sevgi ve kitapla kalın..


8 Nisan 2020 Çarşamba

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE / Grigoriy Petrov

ALINTI

"Ben sendeyim, sen de bendesin, biz dünyada dünya da bizdedir, hepimiz bir bütünüz. Dünyaya zarar verirsen, insanlara veya hayvanlara kötülük yaparsan, kendine zarar vermiş, sakatlamış ve hayatını karartmış olursun."


"Yolunuza engeller çıkacak, başarısızlıklar olacak, düşmanlarınız, yaptığınız işe karşı gelenler bazen zafer elde edecekler, ama siz sönmeyin. Ümitsizliğe kapılmayın! Hiçbir zaman ellerinizi indirerek vazgeçmeyin!"

"Yakmaktan yorulmayın! Etrafınız tamamen aydınlanana kadar kendiniz yanın, başkalarının da yanması için çaba gösterin. Yürüyeceğiniz yol dikenlidir, hemen başarılı olmaya şartlanmayın. Takdir ve anlayış beklediğiniz bir anda sizinle alay edebilirler. Onur ve şöhret yerine iftira ve nefretle, yardım yerine gizli entrikalar ve hatta açık savaşla karşılaşabilirsiniz."


ARKA KAPAK

Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiyayı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak biçimde gözler önüne sermektedir. Halkların destansı özverisiyle yoksulluktan kurtularak, ekonomik, politik ve kültürel olarak nasıl mükemmel bir ülke yaratılabileceğini gösteren, okurlara dudak ısırtan ölümsüz bir eser.




YORUM


"Herkes yaşam koşullarının ağırlığından, karşılaştığı zorluklardan ve hayatın düzensizliğinden bahsedip der yanıyor, fakat hayatı düzene sokmak ve daha yaşanılır kılmak adına kimsenin bir şeyler yaptığı yok. Sanki bizler hepimiz hayatın dışında bulunan seyircileriz, her birimizi sınırsız yetkilerle donatılmış hakimler olarak görevlendirmişler.."

Her insanın 'yaşam mimari ' olması gerektiği düşüncesi ile hareket edilmeli. Peki nasıl yaşam mimarı olacağız? Bir vatandaş olarak toplumsal sorumluluklara sahip çıkması, durmadan çalışması, eğitime, ahlaka, saygıya, anlayışa, hoşgörüye sahip olarak. 


Grigoriy Petrov, Finlandiya'nın kaynak bakımından fakir, bataklıklar, kayalıklar arasında kalan insanların nasıl bir mücadele ederek ülke olarak nasıl geliştiğini, nasıl kimseye muhtaç olmadan yaşanılacağını ince ince, kafa karıştırmadan ve aslında  insanların istese neleri başarabileceğini akıcı bir üslupla bizlere anlatmaktadır.


13 ayrı bölüm, konuya değinerek bizlere adım adım, bizlere ayağa nasıl kalkılacağını, nelerin eksik olduğunu, ne yaparsak daha mutlu olacağımızı ve mutlu olurken aslında yapacaklarımızın çok zor şeyler olmadığını bizlere açıklıyor.


Okumaya başladığım andan itibaren beni etkisi altına alan bir eser oldu. Önceden keşke okusaymışım dedim ama bu eser tek sefer okunup kaldırılacak eserlerden değil açıkçası. 

Akıcı bir üslup kullanılmış ve olayları anlatırken kullandığı ana karakter okurken çok yardımcı olduğu kesin. 

Bu eser hakkında daha ne söyleyeceğimi bilemiyorum yıllar önce Mustafa Kemal Atatürk söylenecek ve  yapılması gereken şeyi söylemişti. 

Sadece sizlerde benim kadar geç olmadan okumanızı tavsiye ederim. 

Kitapla ve sevgiyle kalın..