23 Şubat 2021 Salı

GERMİNAL/Emile Zola

 


ARKA KAPAK

Natüralizm akımının en önemli temsilcilerinden olan yazar, romanları için gerekli yaşam deneyimini zorluklar içinde geçen gençlik yıllarında kazandı. Zola, romancının olayları bir izleyici gibi kaydetmekle yetinmemesi, kişileri ve tutkularını bir dizi deneyden geçirirken, duygusal ve toplumsal olguları bir kimyacı gibi işlemesi gerektiğini savundu. Kuzey Fransa’da uzlaşmaya yanaşmayan maden işçilerinin grevini konu alan Germinal sadece Zola’nın değil, Fransız edebiyatının da en değerli eserleri arasında sayılmaktadır.



ALITNI

"Maden ocağı maden işçisinin olmalıdır, tıpkı denizin balıkçının, toprağın da çiftçinin malı oluşu gibi... Anlıyor musunuz!"

"İnsan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır."

"Emekçiler yüz yıldır hızla artan zenginlik ve rahatlıktan paylarını alabilmişler miydi? Hadi bakalım özgürsünüz artık diyerek bir köşeye atmışlardı zavallıları: Evet, açlıktan ölme özgürlüğüne sahiptirler, onlar da bol bol kullanıyorlardı bu özgürlüğü."

"Bir sürü değişik soru dolaşıyordu zihninde; neden insanların bir bölüğü yoksul bir bölüğü aşırı zengindi? Neden birinciler ikincilerin çizmesi altında eziliyor, bir gün onların yerine geçebilme umudu beslemeden ha bire acı çekiyordu?"



YORUM

Klasikler her daim gerçeği, hayatın tüm dayatmalarını, üzüntüleri, sevinçleri bizi biz yapan şeyleri hiç acımadan gösteren bir tür.

Germinal eserinin konusunu kısaca bahsedecek olursam 1860'larda kuzey Fransa'da, maden işçilerinin şiddetli ve gerçek grev öyküsü ele alınmıştır.

Sadece rakamlar değişiyor olay her zaman aynı. Günümüzde bile bu eşitsizlikleri görmek sosyal medyanın da varlığı ile daha çok belli olmakta. Yanlış hatırlamıyorsam geçen haftalarda İstanbul Kadıköy belediyesinde çalışanların da (bu kadar şiddetli olay olmasa da)  ana konu aynı. Zam istemelerine karşın yetkililerin zam yaptık söylevi vs olay aynı dediğim gibi sadece takvimlerde gördüğümüz sayılar farklı.

Zola'nın bu eseri benim burada üstü kapalı konuşmalarımın daha açığını, çok güzel bir kalem ile ele almış. Eser hakkında Zola gerçekten maden ocaklarına inip gözlem yaparak, maden işçileri ile iletişimde kalarak bu eseri ortaya çıkarmış. İyi ki de çıkarmış. 

Eseri okurken o kadar rahatsız oldum ki. Rahatsızlığın nedeni konunun bu kadar gerçekçi ve değişmemiş olduğu idi..

Dünyanın eşitsizliği, varlığımız nedenleri, yaşamlarımızın ne uğruna yaşadığımızı sorgulatan çok güzel bir iç sorgulatma yaşattı.

Eserin gerçekten okunması gereken bir klasik eser olduğunu düşünüyorum. Klasik eserlerin biraz sıkıcı geldiğini düşünen kesimdeyseniz bu eser o klasik eserlerden değil bundan emin olabilirsiniz. Kalemi gerçekten çok akıcı. Ben ikili okuma yaptığım için uzun bir süre elimde kaldı ama eğer tek kitap üzerinden okuma yapmış olsaydım eminim ki hemen bitirirdim. 

 Birlikte okuduğumuz @gercekkitapseverler grubuna da teşekkür ederim.

21 Şubat 2021 Pazar

ROBİNSON CRUSOE/ Daniel Defoe

 
ARKA KAPAK

Defoe bu ölümsüz eserinde, gemi kazası sonucu düştüğü ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren Robinson Crusoe'nun hikâyesini ustalıkla anlatır. İnsan doğasını çok iyi tanıyan yazar güçlü kalemi ve yalın üslubuyla insanlık tarihinin her döneminde, her okurun kendisinden bir şeyler bulabileceği bir kahraman yaratmayı başarır. 





ALINTI

" Acılar gibi, ani sevinçler de önce sarsar insanı."

".. demem o ki, herkes içinde bulunduğu durumu daha kötüsüyle kıyaslayıp durduğunda, Tanrı da ikisinin yerini değiştirip yaşattığı deneyimlerle önceki mutluluklarını aratabiliyor."

"Bana insanlar arasında özgürce dolaşmaktan ve dünyanın bütün zevklerini tatmaktansa, yalnız olmakla bile daha mutlu olabileceğimi gösterdiği için Tanrı'ya alçakgönüllü bir şekilde ve bütün kalbimle teşekkür ettim."

"Bugün sevdiğimizden yarın nefret ediyoruz; bugün peşinden koştuğumuzdan yarın köşe bucak kaçıyoruz; bugün arzuladığımızdan yarın korkuyor, hatta düşüncesi karşısında bile tir tir titriyoruz."




                                YORUM

Robinson Crouse, deniz sevdalısı, en büyük hayallerinden biri bir gemiye binip fersah fersah denizde ilerlemek.. Ailesi bu duruma oldukça karşı babasının annesinin hatta çevresindeki tüm insanların nasihatleri bir kulağından girip bir kulağından çıkmakta.

 Zaten bir hayalin peşinden koşarken kim ne derse desin, ne kadar doğru ne kadar yanlış olursa olsun hayallerimizi gerçekleştirmeyeceksek yaşamanın ne anlamı var?

Hayallerinin peşinden koşarken tüm engelleri göze alarak yola çıkmak mühim olan. Başına kötü bir olay geldiğinde hemen pes edemezsin veya yakınamazsın bu benim başıma neden geldi diye..

Robinson da tam olarak ayağına gelen bir fırsatta denize açılmaktadır. Başlangıçta anın heyecanı ile başından geçen olaylara küçük bir kötülükte bakar lakin zamanla iş daha da büyüyecektir. Ama sonuçta hayali bu değil miydi?

Robinson'un hayatının sonuna kadar ailesinin bedduaları sonucunda bu hale geldiği düşüncesindedir. Tabi zamanla her olaydan ders çıkararak yaşamını bir şekilde hatta oldukça başarılı bir şekilde devam ettirir.

 Bu kült eseri oldukça merak ediyordum ve merakımı da gidermiş oldum. Kitap çok eleştiri alan ve okunması gerekli eserlerden yorumları ve çevremden bu karakter hakkında yorumlar yüzünden okumazsam ayıp ederdim. 

Ada bölümünde nasıl yaşama tutunduğu ve hayatta her bir andan dersler çıkarılabileceğinin önemini vurgulaması oldukça güzel detaylardandı. 

Sadece kitapta ırkçılığın izlerini taşıması konusunda yazıldığı dönemin izlerini taşımasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Yani güzel bir konu ve kaleme sahipken düşünce tarzının bu yönde olması pek ikilemlik..

 Açıkçası yazarı pek araştırma fırsatım olmadı eğer kendi düşüncesi doğrultusunda bu tarz bir kaleme sahipse diğer kitaplarını okuyacağımı söyleyemem.



16 Şubat 2021 Salı

ADINLA ÇAĞIR BENİ/Andre Aciman


 ARKA KAPAK

Aşk birden çıkar insanın karşısına; yakalamak ya da ıskalamak size kalmış. 

Bazen “aşk” olduğunu anlamazsınız, bazen de anlasanız bile onu tutmak, kendinize saklamak zordur.

Adınla Çağır Beni, delikanlılık çağındaki bir gençle, ailesinin yazlığında kısa süreliğine kalmaya gelen bir konuğun arasında gelişen beklenmedik, bir o kadar da güçlü aşkın öyküsü.  Sevdiği kişiyi sadece bedeninin değil ruhunun da bir parçası yapmanın etkileyici bir tasviri. Saf tutkunun dönüştürücü etkisini olağanüstü bir üslupla kaleme alan André Aciman,

İki erkeğin gözlerinden damarlarına akan bir aşkı okuyucuya yaşatıyor. Adınla Çağır Beni, ince detaylarıyla insanı saran bir roman.


ALINTI

"...Seninle beraberken benim için her şeyden değerli olan, o zamanlar yaptığın gibi, yüzüme bak, göz göze gel ve adınla çağır beni."

"Biz yıldızları bulmuştuk, senle ben. Ve bu sadece bir kez verilmişti bize."

"Senden uzakta bir başkası olmasına izin verme. Onun, daha önce hiç görmediğim biri olmasına izin verme. Bizimle, benimle olduğunu bildiğim yaşamından başka bir yaşamının olmasına izin verme. Onu yitirmeme izin verme."

"Onun gibi olmak mı istiyordum? O olmak mı istiyordum? Ya da sadece ,ona kavuşmak mı istiyordum?"



YORUM

Hiç aşık oldunuz mu? Olduysanız karşı tarafın sevgisini mi çok hissettiniz, istediniz yoksa kendi sevginizi mi?

Çarpıcı bir aşk öyküsü olduğu su geçirmez bir gerçek, adınla çağır beni. Konuklara alışık olmasına rağmen o yaz gelen konuğun diğerlerinden farlı olduğunu gelmeden önce biliyordu Elio. Ve kendini dipsiz bir okyanusta hissederken bir yandan göklerde olduğu hislerine birinci elden tanık oluyoruz.

Bazı tabular vardır, yanlış olduğu bariz olsa da toplumda öyle bir kabul görmezlik yaşamıştır ki temeli sağlam olmasa bile yıkmak güçtür. 

LGBT bu konulardan birisi. Başlamadan önce her şeye saygı göstermek zorunda olduğunuzu hatırlatmak istiyorum.  Kitap iki erkeğin birbirine olan aşkını konu alıyor. Ben kitap boyunca cinsiyetlerin aynı olmasına değil aşkı nasıl yaşadıklarına odaklandım. Ve size bir şey söyleyeceğim bir kadının erkeğe duyduğu veyahut bir erkeğin kadına duyduğu sevgiden bir fark göremedim. Acaba neden? Çünkü sevgi, aşk, saygı vs duyguları sadece kadınlar hissetmez veya erkekler. Duyguları her insan, her canlı hisseder. Gösterme şekilleri farklılık gösterir.

Kitapta betimlemeler, konunun ele alınma şekli, kalemini sevdiğimi söyleyebilirim. Bazı kısımlarda betimlemelerden değil karakterle zıt düştüğüm için sıkıldığım kısımlar oldu :) Tek bir karakter tarafından kaleme alındığı için karşı tarafın düşüncelerini de aynı karakterin yorumu ile okumak bir yandan hoş bir yandan sıkıcı geldi. Çünkü aşık bir insanın mantığı kısa süreli kapanma durumlar yaşıyor :) Yani başlarda acaba saplantılı, tek taraflı mı acaba diyerek yorum yapmadım diyemem :)

Genel olarak benim sevdiğim bir eserdi. Sel yayınların eserlerini çok severek okuyorum ve oldukça kaliteli bir yayınevi. Çeviri konusunda da şüpheniz olmasın.  

Dipnot: Kitap içerisinde cinsellik mevzuları oldukça yer verilmişti doğal bir durum olmasına rağmen bazılarının hoşuna gitmeyebilir. 

12 Şubat 2021 Cuma

AKHİLLEUS'UN ŞARKISI/ Madelina Miller


 ARKA KAPAK

Tanrılar beni küçük yaşımda sürdüler yuvamdan, itiraz edemedim; çelimsiz, beceriksiz, silik bir evlattım. Söyleyecek söz bulamadım, alt tarafı bir ölümlüydüm. Yalnız kalmanın, yenik düşmenin nasıl bir şey olduğunu bilirdim sadece. Sen böyle yenikken başkasının iyi talihinin nasıl diken gibi battığını da.

Lakin kader örgüm henüz sonlanmamıştı. Sürgünüm Aristos Achaion’un yanına, güzelliğinin güneşi dibinde diz çökmeye çıkmıştı. Mağlup olmuştum lakin böyle bir güzellik karşısında mağlup olmaktan kim utanır ki? Hikâyelerimizde o en iyimiz, en kahraman, en kuvvetlimiz olarak geçer. Hikâyelerimize göre bunun sebebi damarlarında akan ilahi kandır. Hikâyelerimiz yaşlılar tarafından ateş başlarında anlatılır, kahramanlardan bahseder ama kahramanlar yaşlanmaz hiç.

Hikâyelerimizde savaşı yiğit Akha’ların kazandığı anlatılır...Hikâyelerimiz gerçeği söylemiyor. Savaşın kazananı olmaz. Çağlar geçer, üstümüzde takımyıldızlar dönüp durur, ayla güneş her zamanki yollarını bitkin takip eder ve biz, biz felakete uğramışlar, biz sevdiğinden ayrı düşmüşler aşkın içimizi titreten şarkısı kulağımızda, huzursuz yatarız düştüğümüz yerde.


ALINTI

"Onun gerçekten dostuysan bu merhametli yürekten kurtulması için ona yardım edersin. Troya'ya öldürmeye gidiyor, birilerini kurtarmaya değil. O bir silah, o bir katil. Bunu sakın unutma. Bir mızrağı baston niyetine kullanabilirsin ama doğasını değiştiremezsin."

"Onu yalnızca dokunarak, yalnızca koklayarak bile tanırdım; kör olsam bile nefeslerinden, ayaklarının yere vuruşundan tanırdım. Ölmüş olsam bile, dünyanın sonu gelmiş olsa bile tanırdım onu."

' Kheiron bir defasında, ölümlülerin icatları arasında en ahmakça olanının milletler olduğunu söylemişti. "Hangi milletten olursa olsun, hiçbir insan diğerinden değerli değildir."


YORUM

Madeline Miller, kalemini ve üslubunu sevdiğim bir yazar. Ben Kirke eserini nasıl sevdiysem Akhilleus'un Şarkısı eserini bir o kadar sevdim. Aralarında fark olarak Akhilleus'un Şarkısı daha uzun ve duygu yüklü betimlemelere sahipti bana göre. 

Ana karakter Akhilleus gibi gözükse de olayları Patroklos'tan okuyoruz. Kim bu Patroklos? Aslında prens olarak yetiştirilmeye uğraşılsa da babası tarafından asla yeterli değildi. Patroklos'un naif olması hem aile hem de arkadaş çevresinde oldukça sıkıntı yaratmakta. Patroklosun başından geçen bir olay sonucunda sürgün edilmesi ile Patroklos'un bundan sonraki yaşamı oldukça değişecektir. 

İnsanın kendini fark etmesi, kendine olan değerini, kendini farklarıyla kabul etmesine de şahit olacağımız bir eser.. 

Akhilleus 'Aristos Achaion' olduğu için doğduğu andan itibaren ona göre eğitilmektedir. Kuşağının en iyisi, en iyi savaşçısı, en güzeli olan Akhilleus'un aslında kaderi en başından belliydi. Kaderi engellemek ne kadar mümkün olabilir ki? 

Patroklos ve Akhilleus birbirlerini tamamlayarak dost, arkadaş, yoldaş ve hayat arkadaşı olarak birbirlerini tamamlayan bir çift. İnsan kendini ne kadar tanırsa tanısın bazı şeyleri değiştirmek mümkün olmuyor. Açık söylemek gerekirse bu kadar derin ve etkileyici bir hikaye beklemiyordum. Oldukça ters köşe olduğum bir eserdi. 

En son sayfalarda karakter tanımı olsa da mitoloji konusunda ne kadar yetersiz bir bilgiye sahip olduğum gerçeğini tekrardan fark ettim. Kendime de çok yüklenmeyeyim daha yeni başladım diyebilirim. Galiba İlyada eserini listeye eklemenin vakti geldi..


9 Şubat 2021 Salı

BU ÜLKE/ Cemil Meriç


 ARKA KAPAK

Meriç’in “aynı kaynaktan fışkırdılar” dediği eserler dizisinin önemli bir halkası. Bir çağın, bir ülkenin vicdanı olmak isteği Meriç’in bütün çabasına her zaman yön vermiştir: “Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği.” Bu Ülke, Meriç’in sürekli etrafında dolandığı Doğu-Batı sorunu yanında, sol-sağ kutuplaşmasına ve kalıplaşmasına ilişkin önemli tespit ve aforizmalarını da içeriyor.


ALINTI

"Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: Düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur. İnsanların kaçta kaçı düşünür? Düşünenlerin kaçta kaçı karşılaşır ve açılır birbirine?

"Din problemleri, şer problemleri, Avrupalılaşma problemi.. Bizim de gevelediğimiz mefhumlar. Ama kimsenin bu problemler üzerinde kafa yorduğu yok. Sağ, kovuğuna çekilmiş, münzevi, mazlum, mustarip. Sol, eline tutuşturulan reçeteyi kekeliyor, manasını anlamadığı reçeteyi. Tek ortak duygu: düşmanlık. Diyalog yok. "..

"Peşin hükümlerin mahpesinden kaçmayı, hakikatin çeşitli yönlerine eğilmeyi, hayatın her tecellisine saygı beslemeyi öğrendim."


YORUM

"Ben, düşünen, okuyan ve temsil ettiği, temsil ettiğini sandığı beşeri değerleri lekelememek için aç kalmağa, açlıktan kıvranmağa razı olan adam.."

Bu düşüncenin farkındalığına sahip bir insan, birey, aydın Cemil Meriç. Bu Ülke eserin de Doğu-Batı sorunu yanında, sol-sağ kutuplaşmasına, kalıplaşmasına ilişkin aforizmalarından oluşan ve düşüncelerini, hayatını bir nebze anlayabilmemizi sağlamak için çocuklarının vasıtasıyla bu eser basılmış. Cemil Meriç okuma isteğim çok önceden vardı ama hep bir erteleme ile bir türlü fırsatı yaratamamıştım. Bu fırsatı sunduğu için @gerçekkitapseverler grubuna da çok teşekkür ederim.

 Gelelim kitap hakkında düşüncelerime.. Eser otobiyografi ve onun yaşamını ifade eden bir kronoloji ile başlayıp daha sonra o derin düşüncelerin içeriğine giriyoruz. Yukarıda bahsettiğim doğu-batı sağ-sol çatışmaları hakkında düşünceleri içeriyor evet ama sadece bunlar değil. Yaşadığı dönemin getirdiği yaşantılar, zorluklar, sıkıntıların kendi üzerinde etkisinden deneme tarzında toplanmış bir yapıt. 

Kelimeleri kullanma biçimi hakkında  silahşor gibi benzetmeleri nokta atışıydı. En etkili özelliği kelimelerinin gücünün farkında olarak yazıyor. "Anladım ki aklına geleni yazmak yazı yazmak değildir." sözü her şeyi anlatıyor aslında. 

Kitap içerisinde eski kelimeler kullanımı fazla evet belki tüm kelimelerin gerçekten anlamını bulup cümleyi doğru çevirememişte olabilirim. Lakin yaptığım çevirilerde bile okumakta zorlandığımı söyleyemem. Çünkü düşüncelerinin gidişatı, anlatmak istediği mesaj en başından belli. 

Düşüncelerini benimsediğim, kendi hayatına yön veren davranışları o kadar etkileyiciydi ki kitap bitiminde iyi ki okuduğum bir yazar olmuş dedim. Çeviriler için kullandığım sözlük uygulaması @kubbealtilugat 'tı. Oldukça yarar sağladığını es geçemem.

Yazarlarımızın değerini iş işten geçtikten sonra anlamak galiba bitmeyecek bir hastalık. Şuan bile bulunduğum dönemde yazarlarımızın birçok kitabına bakmadığım gerçeği çok etkiliyor. Her yazarı tanıyabilmek, her eseri okuyabilecek ömrüm olsa keşke..


8 Şubat 2021 Pazartesi

YÜZYILLIK YALNIZLIK / Gabriel Garcia Marquez

 


ARKA KAPAK

"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."


ALINTI

"Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı."

"Eşyanın da canı var, bütün iş, ruhlarını uyandırabilmekte."


YORUM

Bu eser hakkında en çok duyduklarım arasında isimleri birbirine çok karıştıracaksın, dikkatli oku tarzı cümlelerdi. Evet bizim isimlerimiz kadar basit durmuyor ama çok fazla karışıklığa neden olmuyor. Başlangıçta zaten soy ağacı çıkartılmış ve okudukça fark ediyorsunuz ki  Marquez her bir karakteri öyle güzel kurgulamış ki karakterlerin isimleri aynı olsa bile kimin kim olduğunu anlayabiliyorsunuz. 

Bu soruna değindiğime göre gelelim eserin içeriğine.. Açıkçası bu eseri nasıl yorumlayacağım bilmiyorum. Yazar bu eseri yazarken büyükannesinden ilham aldığını, ailesini baz alarak arkasında sanatsal bir iz bırakmak isteği ile bu eseri ortaya çıkarıyor.

Bazı kesimlerde betimlemelerin uzunluğu yorucu gibi dursa da keyifli bir okuma yaşatıyor. Marquez'in kalemini seviyorum ama üslubu pek benlik değil. İnatla her eserini okumaya devam ediyorum ama :) Konusunu nasıl anlatsam bilemiyorum ama kitap bitiminde hissettiğim duygu tam olarak 100 yıl yaşamış gibi hissediyordum. İsminin hakkını veren bir eser. Kitabı bitirip derin bir nefes aldığımda ilk dediğim şey ben eseri bitirdim olmuştu. 

Tavsiye konusunda oldukça kararsızım. Kült bir eser olduğu için aşırı merak ediyordum ve okudum. Merak ettiğim kadar etkilemedi veya ben anlayamadım. Okuyun veya okumayın diyemiyorum. Bir yanım alıp en azından bir kere okunması gereken bir eser derken bir yanım okumasalar da çok fazla kayıpları olmayacak diyor. Belki yıllar sonra tekrar okumaya elim giderse bu düşüncelerim değişebilir.  

Şunu söyleyebilirim okumama nedeniz karışık isimler, uzun betimlemeler yüzünden erteliyorsanız bunlar o kadar da göz korkutucu değil onu söyleyebilirim. Başka bir nedenden erteliyorsanız ertelemeye devam edin :)