17 Temmuz 2022 Pazar

TATAR ÇÖLÜ/ Dino Buzzati

 ARKA KAPAK

Tatar Çölü, 2. Dünya Savaşı sonrasında parlayan modern İtalyan edebiyatının ilk ve en usta ürünlerinden biri, çağdaş dünya edebiyatında da önemli yer edinmiş bir eser. Genç ve hevesli bir teğmenin, ilk görev yerini çevreleyen uçsuz bucaksız çölle savaşı. 

Çöl, hem teğmenin muhtaç olduğu düşmanı ondan esirger hem bizzat düşmanın yerini tutar, hem de gizemli, tarifsiz varlığıyla genç teğmeni cezbeder. Gerçek dışı, soyut bir mekanda, zamanda, zeminde, olaysızlığın ortasında insana ilişkin en can alıcı sorular...



YORUM

"Tek bir muharebe, sonra ömür boyu mutlu olması için yeterliydi."

Giovanni Drogo, askeriyeden ilk görev yeri, kuzeyinde ıssız Tatar çölü bulunan Bastiani Kalesi'ne atanan bir subaydır.  Drogo'nun Bastiani Kalesi’ne gidişi ile roman başlar. Giderken ki gelecek hayalleri, göreviyle ilgili planlarıyla kendisinin nasıl bir yaşam düşlediğini az buçuk anlatmaktadır. Kahramanımız görev yeri olan Bastiani Kalesini görüp ve üstleriyle konuşmalarından sonra  burada kalmak istemez. Üstleriyle konuşması ile 4 ay kalıp daha sonrasında görev değişimi isteyeceğini planlar. 

John Lennon'un sözüyle bir alıntı yapmak istiyorum çünkü karakterimize oldukça uyan bir söz; 'Hayat, sen başka planlar yaparken başına gelenlerdir.' 

Drago'nun 4 aylık macerası 30 yılı bulmaktadır. Neden bu kadar uzun sürdü, ona ne engel oldu? Bir insan neden hep erteler, umutlar mı engel olur yoksa insanın kendini gösterme çabası mı?

"Savaş mı? Siz hala savaş mı düşünüyorsunuz? Yeterince düş kırıklığı yaşamadık mı?"

Yazarın değindiği konuları kaleme alış biçimi oldukça sürükleyici olmasının yanı sıra birçok tarzda ele almış olması da kitabı akıcı bir şekilde okutuyor. Bir çok tarz dememim sebebi hem ana karakterle bir bütün halinde olmamızı sağlıyor hem de ortam ve diğer karakterlerle bütünleştirebiliyor. 

Umut gerçekten en güçlü duygulardan birisi olduğunu tekrardan yazar sayesinde bir kez daha anladım. Melankoli olarak bakılmasın ama yalnızlıktan hiçbir insan asla kurtulamaz, kurtulmamalı da bence. Çünkü insanın kendini dinlemesi, vakit geçirmesi oldukça gerekli olduğu düşüncesindeyim. Yalnızlık bir yere kadar güzel ve olumlu bir şey aslında. Diğer her şey gibi onunda bir ayarı, dozu olmalı.

Tatar Çölü aslında beklentiler kitabı olarak bir kısmını özetleyebilirim. Bir şeyler olması beklentisi, mutlu, mutsuz, heyecanlı, olaylı, olaysız daha nice beklentilerle doludur insan. Karakterimiz Giovanni Drogo ve diğer Bastiani Kalesi askerleri gibi böyle bir karakter. Belki ortamdan etkilenmişlerdir belki de değildir. 

Ayrıca dipnot olarak belirtmek isterim eser boyunca sizde diğer karakterler gibi bir beklenti içerisinde oluyorsunuz, benim birçok beklentim oldu açıkçası. Dile getiremiyorum son bölümlerin sürprizi kaçmaması adına ama karakterler bir bütün haline geldiğim bir yapıttı.

".. insan tüm gördüklerinin yalan olduğu duygusundan ve en güzel anda uyanacağı düşüncesinden hiçbir zaman tam olarak kurtulamaz."

Eseri okuyup kendi analizleri oluşturmanızı tavsiye edeceğim, size bir şeyler katacak bir kitap. 

Kitapla kalın..






15 Haziran 2022 Çarşamba

DİRİLİŞ- ÇANAKKALE 1915/ Turgut Özakman


 ARKA KAPAK

Tüm yeni nesillere eşi olmayan bir armağan daha.

Çanakkale Savaşı hiç böyle yazılmamıştı.

Tarihin en eski milletlerinden biri, ateşten geçerek, kan içinde bir daha uyumamak, benliğini unutmamak, kandırılmamak, sömürülmemek, ezilmemek, ölmemek üzere çığlık çığlığa diriliyordu.

60 Dakikada ölüm, yıkım, kıyım kustular. Asker korunmak için toprağa girdi, karıştı, toprak oldu sanki.

Bombardıman sone erdi. İngiliz birlikleri batı ve orta kesime, Fransızlar doğu kesime taaruza kalktılar.

Askerler, savaşmak için taşın ve toprağın altından, ölüler canlanır, ruhlar ete kemiğe bürünür gibi doğruldular. Ürpertici bir andı. Bu küçük kuvvet, uzun süngüleriyle İngiliz taburunu karşıladı, kendinden üstün birliği dağıttı, sağ kalanları Sığındere ağzına kadar kovaladı.

Takımın komutanı teğmen, takımıyla birlikte koşuyor, bir yandan da "Sömürgelerde acı çeken, soyulan, korkudan titreyen, uyanmasına izin verilmeyen, el ayak öpen, uşaklık yapan tüm zavallılar şu tavşan gibi kaçan İngilizleri görseydiler" diye düşünüyordu.

Çanakkale Savaşı, hiçbir devletin, hiçbir ordunun, hiçbir silahın, yurt sevgisinden ve milli onurdan daha güçlü olmadığını, olmayacağını öğretmekteydi.

Bu büyük gerçek her gün bir kez daha kanıtlanıyordu. Bunu yaşamak herkese yıkılmaz bir özgüven veriyordu. Bundan sonra bir dış kudretten, ancak Çanakkale`yi yaşayamayanlar, milli tarihi okuyup kavrayamayanlar ile onursuzlar ve satılıklar korkacaktı.


ALINTI

"Ne kadar yoksuluz!" Bu para değil akıl yoksulluğu.


    Biz diri, canlı, hayat dolu, duyarlı, dikkatli, bilinçli, bağımsızlığa aşık, gururuna düşkün bir millettik. Ne oldu bize?    



YORUM

"Çanakkale  Savaşı, hiçbir  devletin, hiçbir  ordunun, hiçbir  silahın yurt sevgisinden ve milli  onurdan daha güçlü  olmadığını, olamayacağını öğretmekteydi ."

Turgut Özakman 'ın eserlerini benim gibi tarih okumakta zorlananlar için gerçeklikten kopmadan, bir milletin geçmişini romanlaştırarak okutabilen bir yazar. Eserlerini belgesel roman tarzında yazdığı için dediğim gibi oldukça akıcı bir şekilde geçmişi gözünüzün önüne getirtebiliyor.

İlk okuduğum Şu Çılgın Türkler yayınlama tarihi olarak birinci olmasına rağmen aslında ilk kitabı Diriliş Çanakkale 1915 eseri. Gerek olayların araştırılması gerek kendine güveni ve birkaç olaydan gelişen sebeplerden ötürü ikinci eseri olarak gözüküyor. Türkiye Üçlemesi olarak bir seri halinde yayımlamak amacıyla önsöz kısmında yeterli açıklamaları bulabilirsiniz.

Okurken etkilenmeyecek birini tanımıyorum açıkçası. Her sahnesi gözümün önünde canlanıp, gerçekten belgesel izliyor gibi okuduğum eserlerden.


Çanakkale sadece Çanakkale'de olup biten bir olay değil. Bunun öncesi oldukça önemli. O tarihteki fikir akımlarının önemi; ayrıca bir de kadın hareketi var, bu da çok önemli. Yavaş yavaş gerçekliği görmeye, farkımızı anlamaya başlangıçlar..

İki sene evvel Balkan Savaşı yapılmış, 600 yıllık bir imparatorluğun dev iki ordusu, birkaç yıl evvel kurulmuş dört küçük ülkenin ordusundan bozguna uğruyor. Bulgar ordusu İstanbul'un eşiğine, Çatalca'ya kadar geliyor. Ve herkesin umutları tükenirken nasıl olurda bu ordudan Çanakkale ordusu nasıl çıkıyor? 

Diriliş Çanakkale 1915 eseri nasıl, neden sorularını cevaplayan eser..


"Tarihin  en eski  milletlerinden biri, ateşten geçerek,  kan içinde ,  bir daha  uyumamak, benliğini  unutmamak,  kandırılmamak , sömürülmemek , ezilmemek, ölmemek üzere çığlık çığlığa diriliyordu."

13 Haziran 2022 Pazartesi

ESİR ŞEHRİN İNSANLARI (Esir Şehir Üçlemesi 1.Kitap)/ Kemal Tahir

 ARKA KAPAK

Kemal Tahir’in Mütareke dönemi aydınlarını anlattığı “Esir Şehir” üçlemesinin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsanları’nda Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul’daki sivil aydınların durumu ele alınır. İmparatorluk ordularının yenilgiyi kabullenip silahlarını teslim ettikleri bir dönemde aydınlar en umutsuz koşullar altında savaşı üstleneceklerdir.

Türk edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Kemal Tahir bütün yapıtlarıyla İthaki Yayınlar’nda.




ALINTI

"Harpte değilim, diye hiç üzülmeyin. 'Sultanahmet Mitingini'ni görmedim, diye üzülmelisiniz! Kadınlar, muhallebici dükkanlarında, tiyatrolarda kendileri için gerilen kafesleri, tramvaylarda, vapurlarda çekilen perdeleri bir yıkış yıktılar ki.. "

"Kamil Bey, dünyada zanaat özelliklerinin çokluğuna şaşıyor, bunların varlığından bile şüphelenmeden yaşayıp ölenleri, hem de kendilerini bilgiç sayarak göçüp gidenleri düşünerek ürküyordu."

"Mustafa Kemal Paşa olmasaydı biz ne yapardık düşünsenize! Ama biz de olmasaydık, yani ona inanan millet olmasa Mustafa Kemal Paşa ne yapardı?"


YORUM

"Oysa esir bir şehirde, dost kim, düşman kim, bilinmez!"

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasından sonraki dönemi anlatan bir kitaptır. Kitabın ana kahramanı Kamil Bey; yüksek eğitim almış, Avrupa dillerini bilen ve birçok Avrupa ülkesini görmüş kültürlü bir paşa oğludur. 

İçine düştüğü ekonomik sıkıntılar onu öz vatanına, İstanbul'a dönmesini zorunlu kılmıştır. Tüm düşüncelerinin, o kadar bolluk, birikimden sonra ve hayata başka açıdan bakan birinin kendi milletinde bunları görememesi.. Bu durumdan şikayetçi olmaya başlaması ile karşısında çıkan eski, beklenmedik kişilerden gelen rica üzerine hayatını değiştirmeye fırsat bulan Kamil Bey ile birlikte , Milli Mücadele hakkında doğruları öğrenerek vatanına karşı görev bilinciyle hareket etmeye başlayarak bizlere tekrardan o dönemlere götürerek, bu günlere nasıl geldiğimizi bizlere hatırlatıyor. 

Özellikle şuan ki durumumuzu göz önüne alarak bu eserin ve daha niceleri tekrardan okumak gerektiğini söylemek isterim.

Esir Şehrin İnsanları kitabından önce Turgut Özakman'ın Diriliş Çanakkale 1915 kitabını bitirmiştim. O eseri okurken savaşta olmamızın yanı sıra halktan da bölümler olmasına rağmen, İstanbul'un durumu, orada ki halkı çok merak etmiştim. Tahir'in bu eseriyle de Kamil Bey sayesinde bu merakım da giderilmiş oldu açıkçası.

Farkında olmadan, tesadüf eseri böyle bir okuma yaşadığım için oldukça keyifliyim ve eğer siz okumadıysanız bu tarz bir okuma yapmanızı şiddetle öneriyorum.

Gelelim Kemal Tahir 'e kalemini az çok anlamışsınız ilk kez denk geliyorum, açıkçası bu kadar güzel bir kalem, üslup ve akıcılık beklemiyordum. Tarihi eserler benim gözümü hep korkutmuştur ama artık o kadar da korkutucu gelmiyor bunu edebiyatımızın güzel yazarlarıyla yıkabildim. 

Tabi ki edebiyat, sanat gerçekliği kendince yansıtsa da gerçekliğini teyit ettirebilmek için birkaç bölümde internete başvurduğum yerler oldu. Bu okumayı daha keyifli, bilinçli hale getiriyor. 

Grup okuması olduğu için sadece birinci kitabı alıp almamak konusunda tereddüt etmiştim ama iyi ki set halinde almışım, direk ikinci eserine başlayarak devam ediyorum Esir Şehir Üçlemesine..

"Gittikçe daha iyi anlaşılıyordu ki Anadolu da yapılan iş, yalnız vatanı düşmandan kurtarmak boğuşması değildi. Bunun bir başka anlamı, bir başka amacı olmalıydı. Eğer harekete bu başka anlam verilmez, boğuşma bir başka amaca yöneltilmezse, savaşı kazanmanın bile hiç değeri kalmayacak, orada bugün ölenler yarın ölecekler, tıpkı bunlardan önce yıllar yılı, bazı yenmiş, bazı yenilmiş olarak can verenler gibi kaynayıp gideceklerdi.."

22 Mayıs 2022 Pazar

BİR İDAM/ George Orwell

 ARKA KAPAK

İnsanların çoğu aşırı bencil değildir. Yaklaşık otuz yaşından sonra bireysel hırslarından vazgeçip –hatta çoğu durumda neredeyse birey olduklarını unutup– temelde başkaları için yaşamaya başlar, hayatın yükünün altında ezilirler. Ama sonuna kadar kendi hayatını yaşamayı kafaya koymuş yetenekli, inatçı bir azınlık da vardır; yazarlar da bu gruba mensuptur.

George Orwell, 1984 ve Hayvan Çiftliği romanlarında ortaya koyduğu romancı yönünün yanı sıra döneminin düzyazı ustalarındandı. Bir İdam, yazarın bu yönünü sergileyen biri kitap uzunluğunda dört makaleyi bir araya getiriyor.


YORUM

Orwell genelde roman eserleri ile tanınıyor. Bir İdam eserini de başlangıçta roman sanmıştım ama öyle değilmiş. 

Eser dört bölümden oluşuyor. Eserin isminin hikayesi de Orwell'in Burma' da görev yaptığı sırada tanıklık ettiği bir idamın hikayesinin gelişimini ele alıyor. Diğer bölümlerin başlıklarıyla sırasıyla, Yazma Sebebimde de anlaşılacağı üzere yazarlık serüvenine nasıl başladığını anlatırken, Sanat ve Propagandanın Sınırlarında savaş çağında sanatın ve edebiyatın konumu üzerine düşüncelerini paylaşıyor. İngiltere’de Nazi işgalinin her an gerçekleşebilecek bir ihtimal olduğu, Londra’nın üstüne bombalar yağdığı bir dönemde yazılan Aslan ile Tek Boynuzlu At bölümünde Orwell, sosyalist devrim gerekliliğini vatansever duygularıyla ve ülkesinin kimliğiyle uzlaştırmaya çalışıyor. 

Eser aslında Orwell 'ı düşüncelerinin açık bir şekilde görebilmemizi sağlıyor. 1984 veya Hayvan Çiftliği eserleri biraz kurgu niteliği taşımasına rağmen orada da aslında görüşlerini dile getiriyordu. Bu eser biraz da tarihi, siyası bakımdan yoğun ve yalın.

Benim keyif alarak okuduğum bir eser oldu. Çoğunluk, ağırlıklı olarak İngiltere milleti hakkında bilgiler içerdiği, sorunlara karşı ne yapılması gerektiği hakkında öneriler, düşüncelerini oluşturduğu bir eser. 

19 Mayıs 2022 Perşembe

DÖRT ANLAŞMA/ Don Mıguel Ruiz


 ARKA KAPAK

Sinema dünyasının üstün zekalı oyuncularından Sharon Stone ve Jody Foster bu kitabı çevresindeki insanlara öneriyor. Amerikanın önde gelen Yeni Çağ yazarları bu kitabı sizlere öneriyor. Don Miguel Ruizin kitabı aydınlanmanın ve özgürlüğün bir yol haritasıdır.Deepek Chopra Başarının Yedi Ruhsal Yasası kitabının yazarı Büyük dersler içeren ilham verici bir kitap.Wyne Dyer Kendin Olmak kitabının yazarı Castaneda geleneğinde, Ruiz temel Toltek bilgeliğini paylaşıyor. Modern dünyada yaşayan kadınlara ve erkeklere Dingin Savaşçı olarak yaşamanın pratik uygulamalarını sunuyor.




YORUM

Kişisel gelişim kitapları arasında galiba en sevdiğim kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. 

Yalın anlatımın yanı sıra gerçekten nokta atışlarının bulunduğu bir eser aslında. Direk konun özüne inerek anlatmış yazar. Aslında kişisel gelişim dediğine bakmayın Toltek Bilgeliğini anlatmakta.

Nedir bu Toltek Bilgeliği? Öncelikle Tolteklerin kim olduğundan bahsetmeliyiz. Toltekler, Kolomb öncesi Amerika’sında yaşamış üç uygarlıktan biridir. Bu topluluklar; Mayalar, Olmekler ve Toltekler’dir. Günümüzden 3300 yıl önce yaşadıkları kabul edilir. İsimlerinin anlamı İnşaatçı Ustalar’dır. Ve şu anda Meksika’nın olduğu topraklarda yaşamışlardır.

Toltek bilgeliği, bu topluluğun yaşadığı dönemde bir din olarak kabul edilmiş olsa da temelde dinler üstü insani öğretilerden oluşan bir sistemdir. Bu sistem; daha iyi bir hayat yaşamak, geçmişimizin zincirlerinden kurtulmak, içinde yaşadığımız anı onurlandırmak, içinde yaşadığımız dünyayı ve bu dünyanın bize sunduğu gerçekliği algılamak ve anlamlandırmak, hayatımıza iyi enerjileri çekmek, çevremizdeki insanların asıl niyetlerini okumak ve onlara en insancıl yönden karşılık vermek, özetle bu hayatı daha iyi ve doğru bir biçimde yaşamayı öğretmek gibi misyonlar taşımakta.

Aslında insanlığın ortak amaçlarından biri olan gelişimin bir farklı yaklaşımı diyebiliriz. Öze baktığımızda aslında aynı şeyleri yapıyoruz ama farklı seçeneklerle. Her şey de olduğu gibi.

Kitap içeriğine bakacak olursak, çeviri bakımından bir sorun görmedim açıkçası. 7 bölümden oluşmasına rağmen iki saate doya doya bitirebileceğiniz bir eser. Ben açıkçası başucu olarak okumuştum ve öyle de keyifli bir okuma oldu.

Dediğim gibi oldukça keyif alarak okuduğum bir eserdi. Elinizde bulunuyorsa hemen okumaya başlayın:)


20 Nisan 2022 Çarşamba

KATİLBOT GÜNLÜKLERİ/ Martha Wells ( SERİ YORUMU)

 ARKA KAPAK

Kalpsiz bir ölüm makinesi olarak tam bir başarısızlık abidesiydim. Uzay araştırmalarının kurumsallaştığı bir gelecekte, araştırmalarda kullanılacak tüm malzemelerin Şirket’ten kiralanması gerekmektedir. Buna, araştırma yapacağınız gezegene gitmek için kullandığınız uzay gemisinden, sizi koruması için gönderilen GüvBirim androidi de dahil.

Uzak bir gezegende, yüzey testi yapan bir grup biliminsanına da kendine “Katilbot” diyen ve kendi idari modülünü hacklediği için bilinç kazanmış bir GüvBirim androidi kiralanmıştır. İnsanlardan çekinen ve dikkatleri üzerine çekmek istemeyen Katilbot’un tek yapmak istediği görevini başarıyla yerine getirip insanların onu rahat bırakmasıdır.

Ancak komşu bir araştırma ekibinden haber alınamadığında gerçeği ortaya çıkarmak Katilbot’a kalacaktır.

Katilbot Günlükleri, Tüm Sistemler Çöktü ile başlıyor…



YORUM

Katil bot Günlükleri beş kitaptan oluşan bir seri. Bu yorum İlk dört kitap hakkında düşüncelerimi içeriyor.

Tüm Sistemler Çöktü eseriyle katil botumuz yani  GüvBirimle hikayemiz başlıyor. Peki kim bu GüvBirim? Organik dokular , mekanik aksam ve yapay zekadan oluşuyor. Üstelik oldukça etkileyici silah donanımına da sahip .  Tüm GüvBirimler idare modülü tarafından kontrol ediliyor. Onlara verilen emirleri yapmak zorundalar , yazılımları böyle. 

Fakat bizim Katil botumuz kendi idari modülünü hacklemiş. Bir amacı var. Hacklediğini kimseye belli etmemesi gerekiyor. Yeni bir görev için insanlarla birlikte bir gezegene gönderiliyor. Ve orada kendisinin bile tahmin etmeyeceği bir dizi olay gerçekleşiyor. Ve asıl hikayemiz böylelikle başlıyor.

İlk kitapta seriyle tanışma, ısınma kitabımız diyebilirim. İlk kitaptan itibaren kaleminin akıcılığı, konunun kapsamlı oluşundan kaynaklı sizi içerisine çekmekle kalmıyor resmen kitabın içine hapsoluyorsunuz :)

Arka arkaya okuduğum bir seri oldu. Her bir kitapta farklı ama bağlantılı olaylar, maceralar içeriyor, normal olarak. Benim hoşuma giden bir seri oldu açıkçası. 

Şöyle ki konu yapay zeka, bot, robotlar vs içeren kitaplara ilginiz varsa  bir göz atmanızı tavsiye ederim