16 Ağustos 2021 Pazartesi

KURMACA KİŞİLER KENTİ/ Emin Özdemir


 ARKA KAPAK

Türk edebiyatında bir ilk!

Özdemir'in, içinde dolaşırken nerdeyse bütün roman kahramanlarıyla özgürce bağlantılar kurduğu kurmaca kent, gerçekler üzerine temellenmiş düşlemsel bir kent. Ölümün, kapısından içeri girmediği bir kent. Gelecek zamanın olmadığı, geçmiş zamanın, şimdiki zaman içinde yaşandığı bir kent...

Her roman, oyun ya da öykü kişisi bu kentin yurttaşı olamıyor. Kuruluş yasasına göre yurttaş olacak kişinin belirli nitelikler taşıması gerekiyor. Acıdan seviye; korkudan direngenliğe; kıskançlıktan tutkuya, dostluktan ihanete değin insana özgü varoluşsal hallerden birini yansıtması isteniyor; bir de yansıttığının, belleklerde, yüreklerde iz bırakması…

Okur, Kurmaca Kişiler Kenti'nin sokaklarında dolaşırken her adımda unutamayacağı heyecanlı anlar yaşayacaktır. Anlatı dünyasından gelip kentte yerleşmiş nice kişilerle yüz yüze gelecektir. Bir şatonun önünden geçerken Don Kişot ya da Hamlet'le karşılaşacak, biraz yürüyünce karşısına Emma Bovary, Anna Karenina, Kaptan Ahab, Aslan Asker Şvayk çıkacaktır. Bir köşede oturmuş sohbet edenlerin yanına gidecek olsa orada Kuyucaklı Yusuf'u, Zebercet'i, Raskolnikov'u, İnce Memed'i, Mümtaz'ı, Selim Işık'ı, Will Loman'ı bulacaktır. Daha sonra bu kişilere konuk olacak, onların yazınsal serüvenini kendi ağızlarından dinleyecektir.

Emin Özdemir bu yapıtında böyle bir okur kimliğine bürünüyor, dünya romanının evrensel kişileriyle bir bir söyleşiyor. Bizi, onların sevinçlerinin, tutkularının, acılarının, mutluluklarının, düş kırıklıklarının dehlizlerinde dolaştırıyor. O kişilerle nice özdeş yanlarımız olabileceğini sezdirtiyor. Böylece başta kendimizle, daha geniş anlamda evrensel insanlıkla hesaplaşmanın yol haritasını çiziyor.

Bu benzersiz çalışmayı okuyun, Kurmaca Kişiler Kenti'ne ayak basın, bunun böyle olduğunu siz de göreceksiniz.


ALINTI

"Söyle, ne yaptın bunca yıl, nasıl geçirdin ömrünü?" Söyleyecek söz bulamıyorum, dilim tutulmuş gibi. Çok geçmeden Karacaoğlan'ın şu dizeleri yetişiyor imdadıma:

'Ömrüm bir tepeye vurmuş gün gibi,

Şöyle böyle derken geçti neyleyim'

"Sanıyordum ki okumayı yazmayı öğrendikleri gün uyanacaklar, akıllarına vurulmuş prangaları kıracaklar, bilinçlenip yaşamlarını değiştirmeye yönelecekler."

"Yaşam, insanlar için tuzaklarla doludur. Don Kişot'la konuşurken ona da söyledim. Romancılar, kişilerini yaratırken genellikle onlara tuzaklarla dolu bir yaşam sunarlar. Kişilerin yazgılarını, yaşam serüvenini bu yolla çizerler. "




YORUM

Arka kapak tanıtım yazısını okuduktan sonra ve yapılan grup sohbetinde kitaba karşı oldukça yüksek beklentiyle okumaya başladım.

Kitabın adından az çok anlaşıldığı üzere kurmaca kişilerin kentine konuk ediyor yazar bizi. Peki kim bu kurmaca kişiler? Şuana kadar duyduğumuz, okuduğumuz Türk ve Dünya edebiyatında önemli bir yere sahip tüm karakterlerden oluşan bir kent.

Yazarın bu eseri ortaya çıkarma amacını da önsöz kısmında bahsedilmiş. Ben kısaca, konusunun içeriğine çok girmeden yorum yapmayı düşünüyorum. Öncelikle bir sürü karakterin barındığı bu kentte hepsine yer verilmediğini söylememe gerek yok galiba. Yazar oldukça bilindik karakterlerle söyleyişini sürdürmekte. Peki kimlerle söyleyiş yaptı?

Miguel de Cervantes'in Don Kişot'u,  Gustave Flaubert'in Emma Bovary'si, Lev Tolstoy'un  Anna Karenina'sı , Yusuf Atılgan'ın Zebercet'i, Herman Melville'in Kaptan Ahab'ı, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Mümtaz'ı,Elias Canetti 'nin Kien'i, Elsa Morante'nin Ida'sı, Oğuz Atay'ın Selim Işık'ı, Gonçarov'un Oblomov'u, Arthur Miller'in Willy Loman'ı, Yaşar Kemal'in İnce Memed'i, Dostoyevski'nin Raskolnikov'u.. Ve bitmek bilmez edebiyatın unutulmayacak karakterleri.

Kitapseverlerin ortak huylarından birisi de her kitap bitiminde bütünleştiği karakterlerden bir ayrılık yaşamıştır. Kitap bitti gerçek dünyaya dönüş yapılmalı ama nasıl yapılacak? Karakterlere sorulacak sorular, yazarın yazmadığı, çok fazla edebiyatla süslenmiş anlam karmaşalarının altında yatanlar vs, gibi sorular illa ki kafamızı kurcalamıştır. En az bir karakter için düşünmüşüzdür. Bu sorulara yanıt olarak yazılmış desem az kalır.

Emin Özdemir kalemiyle birlikte o kült eserlerin ana karakterleriyle çok güzel sohbet etme şansı elde ediyorsunuz. Gerçekten de Türk edebiyatında bir ilk. Yazar iyi ki kendine bu soruyu sormuş ve böyle bir başyapıt ortaya çıkarmış;

"Söyle, ne yaptın bunca yıl, nasıl geçirdin ömrünü?" Söyleyecek söz bulamıyorum, dilim tutulmuş gibi. Çok geçmeden Karacaoğlan'ın şu dizeleri yetişiyor imdadıma: 'Ömrüm bir tepeye vurmuş gün gibi, Şöyle böyle derken geçti neyleyim'

Yazarın hayatını az çok okursanız aslında ne kadar kıymetli bir yazara, dilbilimciye sahip olduğumuzu anlıyoruz. Tabi yine fazla bilinmeyen bir kişi. En azından benim açımdan öyle oldu. Umarım sandığımdan daha çok biliniyordur.

Fazla uzatmadan oldukça keyifli ve farklı bir yolculuk, deneyim oldu benim açımdan. Kesinlikle tavsiye ediyorum Fırsatını bulduğunuz an alıp okumalısınız.

Önemli (önemli mi değil mi orasına siz karar verin) tavsiye, eser içeriği bilindik, kült eserlerin karakterlerine değinildiği için ister istemez o eserlere dair bilgiler, kesitler mevcut. Ben içerisinde bulunan birçok eseri okuduğum için çok fazla sıkıntı yaratmadı ama okumadığım eserler içinde şöyle diyebilirim ki merakım daha da arttı. Yani spoiler sevmiyorsanız onun uyarısını yapmak istedim. Ama dediğim gibi bir kesite denk gelmeniz o sayfalarca okunan kitaba eş değer olamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder