20 Nisan 2021 Salı

AFEL/ Nusret Kosova

ARKA KAPAK

Tek bir sesle aydınlandı içimdeki bitmek bilmeyen o gece. Işıklar içinde şimdi dünyadaki kimsesizliğim, annesizliğim, babasızlığım, kardeşsizliğim, memleketsizliğim ve çaresizliğim... Bu ses babamın “Hadi oğlum” demesi gibi döşeğimin yanı başında, elleri saçlarımda. Bu ses annemin bir işe başlarken zikrettiği “Bismillah” gibi her daim abdestli ağzıyla. Bu ses abimin tel örgüler ardında “Sus ana yalvarırım” derken titreyen sesi gibi. Bu ses beyaz, bu ses bembeyaz... Bu ses şimdi tüm kimsesizliğiyle kimsesizliğimde budak budak dal vermeye hazır isyanlara gebe bir çınar ağacı gibi...

Geçmişle bugün arasındaki savaştan kim galip çıkacak? Aşk mı mantık mı? İntikam mı vicdan mı?

AFEL, toplumun en derin yaralarını sıra dışı bir üslûpla ele alırken okurları da içsel bir sorgulamaya itiyor. Büyük sırrı çözmek için yalnız değilsiniz üstelik; Hayyam’ın unutulmaz dizeleri de bu gizemli yolculukta size eşlik ediyor...


ALINTI

"..duyana değil de dinlemek isteyene öyle şeyler anlatabildiğini gördüm ki işte o zaman onun bir ömür susmasının haklı sebebini gayet iyi anladım."

" 'Her şeye rağmen iyi insan ol.' demişti, iyiler kazanır hep değil mi dediğimde ' İyiler hep kaybede, uğruna öleceğin şey kazanmaya değer değil kaybetmeye değer bir şeyse kazanan olursun.' "

"Görünen şeyin gerçekliğine yakın olması için mi yoksa kendine yakın olması için mi yapar tablosunu bir ressam? Hangi renk daha güzelleştirir bir resmi? Beyaz olan en zoru mu yoksa en kolayı mı?"

"Doğru vicdan savaşı. Bu, vicdanı olmayanların düzenledikleri savaştan kaçan insanların merhamet umuduyla geldiği şehirde yaşadıkları vicdan savaşı."



YORUM

Geçmiş geçmemiş olan mı yoksa geçilmiş gibi yapılan mı? 

Polisiyenin tarihle harmanlanması Türk yazarlarda en sevdiğim özelliklerden birisi. Normalde tarihle pek aram yok aslında, lakin bu tarz bir kaleme sahip eserlerde okurken aşırı zevk alıyorum. 

Cinayetlerin aynı tarzlarda işlenmesi akıllarda birçok soru oluşturmakta. Maktullerin özenle seçilmesi ve Hayyam dan rubailer bırakılması işin en ilginç yanlarındandır. Ayaz komiser ve ekibi bu işin sonunu getirebilecekler mi?

Aslında polisiye nazarında değerlendirmek istemiyorum daha çok tarihi bakımdan, insanlığın başından beri süregelen olaylar açısından değerlendirmek daha doğru olabilir. 

Başından sonuna kadar her bir  karakteri anlamak, tanıyabilmek geçmişlerinin getirisi olan hayata bakış açılarını deneyimlemenin sonucu oldukça keyifliydi. Kitap bitiminde hatırlanacak bir sürü karakter kaldı. Yazarın kaleminin sağlamlığını burada anlamaya başladım.

Bizim en büyük sorunumuz aslında insan olabilmek. Kimileri dini yüzünden kimileri ten rengi yüzünden kimileri milleti yüzünden dışlanmakta. Sadece belli başlı şeyler bunlar tabi.. Yılların değişmesi sadece sayıların değiştiğini gösteriyor aslında. Şimdi aklınıza ilk gelen bir toplum sorunu veyahut kişisel bir problemi getirin. Bunu bir kenara not edin.

Yıl 2021 bilgiye ulaşılabilir olduğu en yüksek noktalarındayız, teknoloji deseniz oldukça ileride aynı keza. Yani neredeyse her şey elinizin altında. Geçmişi öğrenmek isterseniz %100 olmasa da büyük bir oranda doğru bir şekilde ulaşabilme şansınız var. Gelecek deseniz geçmişle bağlantılı olmasının yanı sıra sonsuz bir olasılıklar kümesi. Peki biz neler yapıyoruz? 

Aklınıza gelen o sorun hala devam ediyor değil mi? İlerleme kaydedilmiş olabilir ama hala o sorunu yaşayan bir kişi de olsa var. İşte mesele tam olarak da bu. Bir şeyleri kalıba sokup insanların hayatını bu dünya da cehennemi yaşatıyor olmamız. Ben veya sen etkilenmiyorsun diye bir başkasının da etkilenmediğini düşünmeyi bırakmalıyız. 

"Bahane çok evlat. Namus der yaparlar, ırk der yaparlar, şeref der yaparlar, terör der yaparlar, dava der yaparlar, din der yaparlar.. Bahaneden bol ne var ki işlenen günaha?"

Benim oldukça keyif aldığım bir eserdi, Afel. Şans vermeniz, deneyimlemenize değer bir eser. Umarım yollarınız kesişir ve bu yolculuktan keyif alırsınız.

 Farkındayım konuya çok girmedim, hatta değinmediğim birçok kısımlar var. Bunun iki sebebi var aslında eser içerisinde tek bir konu yoktu bir yeri yazsam diğer yerden kesitler olacağından pek değinmek istemedim ve daha çok üzerimde bırakan etkilerine, düşüncelere bir nebze değinme isteğiydi. 

Kitapla kalın..

8 Nisan 2021 Perşembe

HAYATIN KADINLARI/ Pınar Cumalı

 ARKA KAPAK

Annesinin hüküm giymesi sebebiyle hapishanede doğup büyüyen Hayat sonunda özgürlüğünü elde eder ve bir avukat olarak yepyeni bir hayata yelken açar. Ancak geçmiş dediğimiz şeyin bir gölge misali sahibini asla bırakmayacağından habersizdir.


Kendini bulduğu aşk üçgeni içerisinde vereceği kararlara paralel geçmişiyle yüzleşecek ve annesi Kader’in izinden gidip gitmeyeceği, onun izinden istemeyerek de olsa gitmiş, daha doğrusu buna mecbur bırakılmış diğer mahkûm kadınların yaşam öyküleri neticesinde şekillenecektir.


Elinizde tuttuğunuz bu çarpıcı roman, birey olmasına izin verilmemiş kadınların kulak ardı edilen acıklı hayatlarını tüm gerçekçiliği ile işlerken, tüm bu kadınların usta bir kurguyla nasıl Hayat’ın çevresinde toplandığına hayret ettiriyor.


ALINTI

".. bir kadın kendini savunmuyor ve susuyorsa sakladığı ya da korktuğu bir şeyler olduğuna o da inanıyordu."

"Adalet vicdanla doğru orantılı mıdır? Yoksa adalet vicdanı olmayanların elinde diye mi senin gibi binlerce suçsuz kadın ömrünü o deliklerde çürütüyor?"

"Ben kendime bir dünya yaratmış içinde insanları nasıl görmek istiyorsam öyle görmeye başlamışım. Asla gerçekleri göremediğim onca yıl.."

"..sadece insan olduğu için değer gördükleri, sorgusuz sualsiz sevildikleri, eksik yanlarını tamamladıkları bu hapishane arkadaşlarını bir ömür unutmuyorlar, orada olmuş bağları asla koparmıyorlardı."



YORUM

"Adıyla tezat bir yaşam.. Adım Hayat Güler ama hayat bana hiç gülmedi."

Hayat, Hayat Güler. Annesi cinayetten hüküm giyen bir kadın. Yaşamını hapishane de açan ilerleyen yıllarda hayatın gerçeklerini doğrusuyla, yanlışıyla deneyimleyerek öğrenecek onlarca insanlardan yalnızca biri.

Hayat yeni bir sayfa açarak yeni yaşamını, geçmişini unutarak ilerlemeyi tercih etse de işler düşündüğü gibi ilerlemez. Geçmiş hala geçmemiştir çünkü. Avukat olan Hayat, staj yaptığı büroda bir meslektaşının tez çalışması ile kapanmayan geçmişin kapılarını belki de kapatacak bir çalışmaya adım atar.
Suçsuz yere hüküm giyen kadınları adaletin varlığına, hakkın, hukukun varlığını göstererek ikinci bir şans için uğraşacaktır.
Yok öyle bir takım elbise giydi iyi hal indirimi, yok öyle yemeğin salçasını az koydu diye evin dengesini bozdu diye iyi hal indirimi, yok öyle kadın dediğin sesini çıkarmaz hep susar indirimi..

Cinsiyet hiçbir zaman haksız bir neden değildir. Her insan, insan olduğu için yargılanır. Erkekmiş yapar, kadınmış yapmaz diye bir kural ne gördüm ne de duydum. Duymayı da reddediyorum..

Kadın olmak sadece yaşadığımız bu ülkede değil her yerde zordur. Yüzyıllardır gelen bu ataerkil bir yaşam biz kadınların yaşamını oldukça zorlayıcı bir etkisi vardır. Günümüzde hala kültür olsun, töre olsun o olsun bu olsun bir sürü bahane öne sürerek bir sürü suçsuz kadının hayatını karardığına şahit oluyoruz. 
Bu durumların yaşanma sebebi bana hiçbir zaman mantıklı gelmedi, gelmeyecekte. Ama öncelikle hiçbir zaman kabul etmeyeceğim bir durum var ki.. Bir kadının yaşamını hemcinsi tarafından baskılanmasını asla kabul edemem. Kadının en büyük yarasını bir başka kadın açıyor.. 

Yazarın ele aldığı konu benim için oldukça anlamlı ve özeldi. O kadar çok hikaye var ki aslında bizim bilmediğimiz, neler neler oluyor biz göremiyoruz. Gördüklerimiz de zaten yeterince yaralıyor orası ayrı bir konu tabi..

Kaleminin akıcılığı, üslubu, seçilen karakterin baştan aşağıya özelliklerini yansıtma şekli olsun oldukça sağlamdı. Hayatın yaşama tutunma çabaları, deneyimsizlikleri veya deneyimleri ile ilerleyerek kendi hayatını rayına oturtma çabaları gerçekten muazzam yansıtılmıştı. 
Başlarda birkaç olayda rahatsız olmama rağmen ilerleyişinde bu rahatsızlığın yerine rahatlamaya bırakışı, kaleminin aslında ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi bana göre..

Kaleminin daim olması dileğiyle..

6 Nisan 2021 Salı

OYUN-BOZAN/ Harlan Coben


 ARKA KAPAK

Spor menajeri Myron Bolitar kariyerini zirvesindeydi. Acemi oyun kurucu ve Myron’ın değerli müvekkili Christian Steele de öyle. Ama Christian, polis de dâhil olmak üzere herkesin öldüğünü sandığı eski kız arkadaşından bir telefon alınca işler çığırından çıktı. Bir ailenin dramını, bir kadının sırlarını ve bir adamın yalanlarını ortaya çıkarmak üzere kolları sıvayan Myron, imaj ve yeteneğin insanı zengin ettiği ama gerçeğin insanları ölüme bile götürebildiği, bu sektörün karanlık tarafında buluvermişti kendini.

Zeka ve gizemin kol kola girdiği bu romanlarıyla Edgar Ödülü’ne layık görülen Harlan Coben kalemiyle, gerilim romanlarının en şaşırtıcı ve en karmaşık karakterine, Myron Bolitar’e can vermiş. Bu kitabı okurken çabuk öfkelenen ama özünde yufka yürekli bir spor menajerinin her sayfada sizi içine çeken ve ön görülmesi imkânsız sahne şovuna tanık olacaksınız.


ALINTI

"Kellene fiyat biçmişler. Seni ortadan kaldıracak kişiye 30 bin dolar vereceklermiş."

"Otuz bin mi? Benim değerim bu muymuş yani? En az altmış yetmiş bin olmalıydı."

"Ekonomik kriz dostum. Zor günler yaşıyoruz."

*

"Bir politikacı için dürüstlük neyse, bir haydut için de ahlak odur."

*

"Tanrı kötülükleri eşit dozda dağıtmıyor maalesef. Bazı aileler hiç yara bere almadan hayatlarını sürdürür, bazıları ise kan revan içinde kalırlar."



YORUM

Myron Bolitar serisinin ilk kitabı, Oyunbozan..
Spor menajerliği yapan Myron'un ünlü oyuncularından birinin geçmişinden kalan üzücü bir olayın günümüzde tekrardan hortlamasıyla hem oyuncusunun kariyeri hem de kişisel olarak bu meseleyi ele alır.. Gizemli bir ölümün perde arkasında hangi sebep yatmakta ?

Kitabın başlarında ne olduğunu, nasıl bir polisiyenin içine düştüğümü çözememiştim. Spor menajerliği, dedektiflikle ne alakası var vs.. Dağın görünen kısmının ufak bir kısmıymış aslında. Yer yer Myron'un geçmişine değinilmesi ile merakı cezbediyor..

Asıl olayın başlaması ile yazar istediğim şeyleri de verdi, Gizem, gerilim ve macera.. Beklentimin karşılanmayacağını düşünmüştüm başlangıçta ama korktuğum başıma gelmedi. Kalemin üslubu, karakterlerin oluşumu, sürükleyiciliği ve polisiye bakımından oldukça kalemi sağlam bir yazar olduğunu gösterdi.

Polisiyenin olmazsa olmaz şeyi nedir? Tabi ki ayrılmaz ikili.. 
Myron'un zekasını mizah ile örtülmesi, Win'in psikopatlığı ile güzel bir ikili oluşturmuş yazar..
O kadar sürükleyici bir dili vardı ki ne ara okudum, ne ara bitti anlamadım bile.. 

Ve en önemlisi cinayet sebebi.. Veya sebep olarak gözüken bazı saçmalıklar.. İçeriğinden bahsederek okuma şevkinizi kırmak istemiyorum.. Ve çok fazla uzatmadan burada yorumu bitiriyorum.

Harlan Coben 'in kalemi ile nihayet tanıştım. Seriye devam edecek kadar merakı oluşturduğu için ayrı bir puan aldı :)

İkinci kitapta görüşmek üzere.. Kitapla kalın

27 Mart 2021 Cumartesi

GAZAP ÜZÜMLERİ/ John Steinbeck


 ARKA KAPAK

John Steinbeck’in tartışmasız en büyük eseri olan ve ona Pulitzer ödülünü kazandıran Gazap Üzümleri, 1939’da ilk kez yayınlandığında şok etkisi yaratmış ve büyük tartışmalara yol açmıştı. Tüm dünyayı etkileyen “Büyük Buhran” döneminde, tarımın kapitalistleşmesi ve krizler yüzünden yoksullaşan ve mülksüzleşen yığınların ayakta kalma mücadelesinin anlatıldığı bu destansı romanda Steinbeck, açlık, sefalet ve zorbalık yüzünden evlerini terk edip yollara düşmek zorunda kalan binlerce işçi ailesinden birine odaklanıyor.


Boşa çıkan umutların, hüzne dönüşen sevinçlerin arasında insanlığın direncini ve onurunu çarpıcı bir dille anlatan, kapitalizmi iliklerine kadar eleştiren Gazap Üzümleri, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biridir.


ALINTI

"İnsan kendini neye mecbur hissediyorsa onu yapmak zorunda. Ben sana şöyle yap diyemem. Bence şans ya da uğursuzluk diye bir şey yoktur. Bu dünyada doğruluğundan emin olduğum bir şey var, o da, kimse kimsenin hayatına karışmamalı. Her şeyi kendi yapmalı insan. Belki ona yardım edilir ama, şunu yap denemez."

"O ürün büyüdüğü, hasat edildiği zaman, kimsenin eli sıcak toprak topağına değmemiş, kimsenin parmakları arasından yere toprak elenmemiş olacaktı. Ne kimse tohuma eliyle dokunmuş, ne kimse büyümesi için özlem duymuş olacaktı. İnsanoğlu kendi yetiştirmediği şeyi yiyecekti. Ekmeği ile arasında bir yakınlık olmayacaktı. Toprak o demirlerin altında doğuracak, yavaş yavaş o demirlerin altında ölecekti. Söz konusu olan sevgi ya da nefret değildi çünkü. Ne hayır dua vardı ortada, ne lanet. "

"Şimdi, hemen ölmeleri mi, yoksa iki yıl sonra gıda yetmezliğinden ölmelerini mi? Bütün hafta ne yedik, biliyor musun? İçyağında pişmiş ot, bir de kızarmış hamur! Hamur için unu nereden bulduk, onu biliyor musun? Bir yük vagonunun döşemesini süpürmüştük, oradan.."



YORUM

"Bir traktör geliyor, on aileyi yerinden ediyor. Her yer traktör dolu. Yıka döke giriyorlar, ortakçıları söküp atıyorlar. "

Amerika'ya büyük hasarlar veren Büyük Ekonomik Buhran döneminde geçen bir hikayeye odaklanan Steinbeck. Doğup büyüdükleri yerden kuraklık, işsizlik ve ekonomik ve sosyal kriz nedeniyle ayrılmak zorunda kalan binlerce ailenin sesi olacak,  Joad ailesinin yaşadığı sorunlara değinerek tüm insanların sesi olur.

Steinbeck'i büyük çoğunluğu Fareler ve İnsanlar eseri ile tanıyor olabilirsiniz. Benimde kalemiyle tanışma kitabım o kitaptı. Orada kaleminin akıcılığı, üslubu ile kalbimin bir köşesine iz bırakmıştı.  Gazap Üzümleri eserini okurken aslında kaleminin çeşitliliğini görmüş oldum. Önceden bahsettiğim gibi kendini tekrarlamayan yazarlara, kalemleri oldukça seviyorum. Steinbeck her eserinde bunu gözler önüne seriyor.

Joad ailesinin bir üyesi gibi hissettiren, her bir sorunda kendimin de sorunlara çözüm yolları arayan, bu olmayacak sistem hakkında sorgulatan bir eser, Gazap Üzümleri. Çiftçilerin nasıl bir sistem içerisinde olduklarını, mantıksız bir şekilde önlerini kapayıp hiçbir şey yapmadıklarını oldukça açık bir şekilde bizlere gösteriyor. Bir kitabı okurken hem duygusal hem de mantıksal olarak doyurması benim açımdan büyük bir başarı niteliğidir. Özellikle mantıksal açıdan doyurması. Ve bu eserde oldukça fazla doyduğumu söyleyebilirim. Her bir olayın perde arkasında neler döndüğünü sorgulatan eserler okumayı seviyorsanız hiç beklemeden kitaplığınıza eklenecek bir yapıt.

Kesinlikle okunmaya değer bir yapıt, bunu dillendirmeme gerek var mı bilmiyorum ama eğer tereddüt edenler varsa kesinlikle etmemeli. Kitaplığınızın nadide eserlerinden bir olmaya aday bir eser.


22 Mart 2021 Pazartesi

YAPRAK DÖKÜMÜ/ Reşat Nuri Güntekin


 ARKA KAPAK

Cumhuriyetin ilanından sonra kendine batılı olarak bakmaya çalışan Türk toplumunun, batılı toplum ve kendi toplumu arasında yaşanan kültür farkını da ortaya koyan roman, bir memur ailesinin bu yeni batılı tarzla karşılaşmasından doğan sorunları, etik değerlerin kayboluşunu ve bu ailenin çöküsünü dramatik fakat gerçekçi bir şekilde ele alır.





ALINTI

"Yaradılışları itibariyle ne iyi, ne fena idiler. Herhangi bir taraftan bir rüzgar esmeye başladı mı, yaprak gibi önüne katılıyorlar, o ne yana isterse o yana doğru sürüklenip gidiyorlardı."


"Çirkin bir kalbin içine uyanık bir ruh koymak niçin? Beğenilmediğini her yerde, her şeyde ihmal edildiğini daha çabuk fark etsin diye mi? Çirkinin ağzındaki güzel söz, acizin ağzındaki haklı söz kadar boş faydasız bir şeydi."

"Kimse artık kendi halinden memnun olmuyor. Bu cereyan neticesinde eski ahlak kaidelerinin yıkılıp değişmemesine nasıl imkan görürsünüz?"



YORUM

Güntekin bu eserinde bir aileyi baz alarak Osmanlı Devletinin batılılaşmaya girdiğini dönemlerini kaleme almaktadır. Toplumsal değişimler, aile yapıları, yaşam biçimlerini oldukça çarpıcı bir şekilde kaleme almaktadır.

Herkes bir dönem dizini izlemiştir diye düşünüyorum, Ben çocukken çıkmıştı aslında ama yeniden ara sıra gündeme gelen bir diziydi. Lakin oturup da izlediğimi söyleyemem sadece bazı kesitler aklımda yer edinmiş. 

Güntekin'in kalemini Acımak eseriyle tanışmıştım. Okuduğum ikinci eseri. Kalemi kendini okutan bir yapıya sahip. Eski kelimeler olmasına karşın yayınevi gerekli açıklamaları yapmış olduğu için okurken çok zorluk yaşamıyorsunuz. Ki ben açıklamalı eserleri daha çok seviyorum. Günümüz Türkçesine çevrildiği zaman bana biraz anlam kaybolduğu hissiyatını veriyor. Burada devreye çeviri giriyor tabi.

Yaprak Dökümü eserin de her bir karakter çok çarpıcı ve sert izlenimini uyandırdı. Bir babanın kendi değerleri, kuralları var ve ailesinin yeni bir kültüre ayak uydurma çabası onu büyük bir çıkmaza sürüklüyor. Hele ki işsiz kalmasının en büyük sebebi namus konusundayken başına asla dediği şeylerin gelmesi oldukça yıpratıcı.

Bir ailenin yaprak misali dökülmesi sadece dönemin değişmesinden mi kaynaklıdır yoksa olmayan aile bağından mı? Eseri okurken bu soru kafamı oldukça sorgulatan bir soruydu. Gerçekten aile olmayı başarabildiler mi?

Bir aileyi aile yapan şey nedir?

Büyük lokma ye büyük söz söyleme  demişler atalarımız, oldukça da haklı bir atasözü. Benim en çok çekindiğim konulardan biridir asla bunu yapmam, etmem gibi tabirler. Bazı çizgilerim, kurallarım illaki var ama eğer durum kurallarımı çok çiğnemiyor bana çok ters düşmüyorsa onu biraz esnettiğim durumlar oluyor. Olmayan durumlarda da zaten o asla olmuyordur:) Biraz karışık oldu ama siz ne demek istediğimi az çok anlamışsınızdır. İllaki sizin de çizgileriniz, kurallarınız vardır. Esnetebilecekleriniz ve esnetmeyecekleriniz..


Tarihimizi edebi dille kaleme alan dönem eserini okursanız eminim size bir şey katacaktır. 

18 Mart 2021 Perşembe

CAROL GÖMÜLMEDEN/ Josh Malerman

 ARKA KAPAK

Carol Evers'ın karanlık bir sırrı vardı. Bazen komaya giriyor ve komaya girdiğinde bir ölüden farksız oluyordu. Nabzı ve kalbi duruyor, nefes aldığı belli olmasa da bilinci asla kapanmıyordu. Ancak doktorlar bile onun öldüğünü düşünüyordu.

Bu sırrı bilen iki kişiden biri olan ve ondan kurtulup servetine konmak isteyen kocası, Carol komaya girdiğinde onu diri diri mezara gömmek için yaptığı planı hayata geçirmeye koyulur. Komadaki Carol çevresinde olan her şeyi duyup hissederken, Harrows adlı kasabada cenaze hazırlıkları başlar.

Bu sırrı bilen diğer kişi, Carol'ın eski sevgilisi, meşhur kanun kaçağı James Moxie ise haberi aldığında Carol gömülmeden Harrows’a yetişmek için yola çıkar. Tehlike ve gizemle dolu Yol'da yolculuk ederken eski düşmanlarla, ürkütücü varlıklarla ve peşindeki kiralık katillerle başa çıkmak zorundadır.


ALINTI

"Hududu olmayan bir yerin sonu olur muydu?"

"Kimi zaman insanın yaptığı işten gurur duymasının, atılacak herhangi bir adımdan ya da kaydedilecek herhangi bir ilerlemeden daha faydalı olabileceğini biliyordu."

"Sanki Yol, mesajların ve ruh hallerinin dans eden topuk sesleriyle iletildiği bir tünelmiş .. bir telmiş.. bir boruymuş gibi Yol'un ağaçtan duvarları arası genizden gelen bir ses misali yankılanan cümbüş sesleri.."

"Bir cinayeti tasarlamak çok hassas bir işti ve insan neyi açık edeceğine dikkat etmeliydi. Ve tabii neyi gizleyeceğine de."


YORUM

Josh Malerman'dan okuduğum dördüncü eser. Her birinin kurgusu benzersiz. Kaleminin akıcılığı gerçekten muazzam. Okurken nasıl okuduğumu nasıl bitirdiğimi anlayamıyorum. Carol Gömülmeden eserinde de bu duyguları yaşadım.

Yazarı eleştirirken çok fazla uzatmalara oynadığını, gereksiz ayrıntılar verdiği gibi yorumlara denk geldim. Şöyle ki tabi ki size hitap etmeyen kitaplar olabilir bana da oluyor. Malerman'ın eserlerinde genellikle her bir olayın perde arkası oluyor, gerek kurgu gerekse karakterler. Carol Gömülmeden kitabında birçok karakter mevcut ana karakter Carol gibi gözükse de öyle değil aslında :)
Kasaba gibi küçük bir yerleşim yerinde birbirini tanımayan pek yoktur. Durum böyle olunca gerekli karakterlere yer vermek de bana pek uzatmalara oynuyor gibi gelmedi açıkçası. Zaten çok akıcı bir kitap olduğu için eğer o karakterlere değinilmeseydi bana biraz saçma gelirdi. 


Arka kapak yazısı içerisinde konusunu gayet açık bir şekilde anlatılmış zaten. Ama kısaca bahsetmek gerekirse Carol 'ın nadir görülen ve oldukça tehlikeli bir rahatsızlığı var. Stres, üzüntü gibi olaylarda baygınlık geçirip komaya girmektedir. Ve ölü gibi gözükmekte. Carol bir olaydan dolayı bu rahatsızlığını açıklamaya pek yanaşmıyordu. Bilen kişi sayısı oldukça azdı. Aslında bu durum Carol için oldukça tehlikeliydi. Kendisi de farkında olmasına rağmen açıklamak onun için oldukça trajikti.. Başta annesi olmak üzere kocası ve en yakın arkadaşı dahildiler bu sırra. 
En yakın arkadaşının ölümünden sonra Carol için oldukça sancılı ve korkunç bir dönemin başlıyordu.

En yakın gördüğünüz kişiler belki de yakınınız değildir. Ama belki de en yakın dediğiniz kişiler aslında yanınızda olmayandır. 

Bu gerilim ve soluksuz hikayeyi okumak isteyenlere tavsiyemdir.