4 Şubat 2022 Cuma

KÖRLEŞME/ Elias Cannetti

ARKA KAPAK

Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olduğu tartışmasız kabul edilen Körleşme, Almanya’da edebiyatın, politikanın kirli gölgeleri altında yitip gitmeye yüz tuttuğu bir dönemde yazılmıştır. Ancak, Elias Canetti kurguladığı zaman ve mekan, kullandığı dil ve üslup, karakterlerindeki soyutlamanın isabetliliği ve bunları aktarmadaki başarısı sayesinde sınırları aşmış, evrenselliğin en üst boyutlarına ulaşmıştır.

Çoktandır kendi fildişi kulesine çekilmiş bir aydının trajedisinde cisimleşen Körleşme, insanoğlunun kendi eliyle kurduğu, sonra da kendisine yabancılaşmış, düşman kesilmiş bulduğu dış çevreyi, son derece özgün bir biçimde ve en uçta sayılabilecek araçlarla tasvir etmeyi başarıyor.

İnsanın gerçeklik karşısında ne ölçüde körleşebileceğini, her dönemde ve her toplumda rastlanabilen “aymaz” aydın karakterinde ustalıkla yansıtan Canetti, düşünce ile gerçeklik arasındaki kopuşun hikayesini anlatırken yarattığı dehşet atmosferiyle okuru derinden sarsıyor.

ALINTI

"İnsan kör geçer yaşam yollarından. Çevremizde bulunan korkunç yoksulluğun ne kadar azını görüyoruz aslında!"

"İster her şeye sahip olmayı dileyin, ister hiçbir şey istemeyin, siz de, ne denli küçük olursa olsun bir iyi niyet belirtisinin değerini bilin."

"Gelecek; kendini nasıl atabilirdi acaba geleceğe? ... Dünya üzerindeki tüm mutsuzluklar, yeterince gelecekte yaşayamamaktan kaynaklanıyordu... Yapılması gereken, içinde yaşanılan zamanı geçip gitmeye bırakmak... Tüm acıların suçu, şimdiki zamanın sırtındaydı."

"Yapıyorlar, ama ne yaptıklarının bilincinde değiller, birtakım alışkanlıklar edinmişler, ama bunun nedenini bilmiyorlar; ömürleri boyunca dolaşıp durdukları halde yollarını bulamıyorlar: Kitleden ayrılamayan, koyun gibi onun peşinde gidenler için doğaldır bunların tümü."



YORUM

"Tek bir tutkusu vardı: Tüm yaşamı boyunca ; gerçekte ne ise , o olarak kalmak; kendi kişiliğini salt bir ay ya da bir yıl süreyle değil , ömrünün sonuna dek yitirmemek."


Eser üç bölüme ayrılmış: Dünyasız Bir Kafa, Kafasız Bir Dünya ve Kafadaki Dünya.

Başlıkların seçimi bölüm içeriklerine nokta atışı yapılmış. İlk bölümde ana karakterimiz Prof. Kien 'in yaşam şekline, bakış hayatına kısacası karakterimizi tanıma bölümü diyebilirim. 

 Prof. Kien’in en büyük korkuları kitaplarının yanması, yanlış insanların eline geçmesi  ve kendisinin körlük yaşayıp bir daha kitaplarla ilişki kuramamasıdır. Burada bahsedilen körlük bir bireyin değil bir aydının yaşadığı körlük noktasında değerlendirilmesine yönlendiriyor aslında. Gerçi Prof. Kien gerçekten körleştiğini de görebiliyoruz ama siz okuyunca nasıl bir körleşme olduğunu fark etmenizde fayda var.

Diğer bölümler ilk bölümde işlenilen kurguların gidişatıyla alakalı olduğu için o bölümlerin içeriğine girmeden kitap hakkında neler düşündüğümü, beni nasıl ve neden zorladığına geçmek istiyorum.

Eser başlangıcı o kadar güzel başladı ki dedim evet yine harika bir esere başladım, bu sefer de beklentim karşılanacak, bana yeni bir bakış açısı kazandıracak düşüncelerle baya keyifli bir okuma yapıyordum ta ki karakterlerin o dağın görünmeyen yüzünü görene kadar.. 

Bir eserde hiçbir karakterle empati kuramadım. Ki bu benim için inanılmaz kötü bir olay. Beyza diyorum böyle böyle olabilir ama düşünceleri, davranışları o kadar sinir bozucu ki kendi hayatımda öyle insanların olduğunu varsaydığımda delirecek gibi oluyorum.. Tüm karakterlerin kendine özgü kötü tarafları var ama hepsi birbirinin kopyası gibi bir yandan. Birisinin başına kötü bir olay geldiğinde hak etti diye düşünmeden edemiyorsunuz.  Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş misali tüm karakterler birbirlerini tamamlıyor. Daha doğrusu, emelleri doğrultusunda istediklerini elde etmek için kapasitelerine göre, kendilerince en doğru şeyleri yapan insanlar bunlar ve yaptıkları kötü geliyor.

Kısacası karakterlere ısınamadığım için beni oldukça yıpratan bir okuma yaşatan bir eserdi. Gerçekten bu kadar kitap okumayı sevmeme rağmen hiç bu kadar okumakta zorlandığımı hatırlamıyorum.

Kitaplara bu kadar sabırlı olmam benim için aslında hayatta gösterebildiğim sabrı arttırıyor. Mesela yukarıda dediğim gibi böyle tipte olan insanları hayatıma dahil etmeden sürdürüp gidiyorum ama onların varlığını ben ne kadar inkar etsem var oldukları gerçeğini değiştirmiyor.  İnsanların kendi küçük dünyalarının dışına çıkamayıp sadece çıkarlarını gözeterek yaşamalarının korkunçluğunu gözler önüne sererek, açığa çıkan egoları, özgüvensizlikleri, aşağılık kompleksleri, kendini beğenmişlikleri.. Ve bütün bunların yarattığı sağlıksız zihinler..

Böyle bir deneyim yaşadığım için mutluyum bir yandan ama gerçekten tek başıma bir okuma yaparak devam etseydim galiba içimi dökemediğim için çıldırırdım :) Birlikte okuma yapacağınız biriyle başlamanızı tavsiye ederim..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder